Nasıl “dev”leştiler?

Küçük ümitlerle, büyük hayallerle, şartları zorlayarak kuruldular. Beklendiğinden fazla rağbet gördüler. Büyüdüler, büyüdüler… Bir gün geldi, onlar olmadan olmayacağını düşünenler onbinleri buldu. İnternetin dev sitelerini (şirketlerini) inceliyoruz. Umarız kısaca hikayelerini görmek bile, onların izinden gitmek isteyenleri ümitlendirir.

#5. Miniclip:

İşletim sistemini makinenize yeni kurduysanız, ahım şahım oyunları kaldıramayacak kadar hantallaşmış bir makineye sahipseniz, veya sadece kısa sürede bitecek, fazla yormayacak oyunlar arıyorsanız, ziyaret edeceğiniz ilk yer, online oyun siteleri olacaktır. Çoğunluğu Flash veya Shockwave ile hazırlanmış bu oyunlarla sistem özelliklerinizi fazla zorlamadan, hoşça vakit geçirebilirsiniz. Aslında artık pek de öyle değil. Miniclip’in başlattığı akım, masaüstü oyunlara has özellikleri, internete taşıdı bile.

Miniclip, “Biraz oyun oynayıp, kafa dağıtayım” düşüncesindeki ziyaretçileri toplamak amacıyla faaliyete geçtiğinde takvimler Haziran 2000’i gösteriyordu. Diğer online oyun siteleri gibi basit oyunlarla yarışa başlayan Miniclip, zamanla popülerliğinin de artmasıyla, Flash ve Shockwave’in en derin özelliklerini kullanarak kullanıcılara masaüstü oyunlarındaki tadı vermeye başladı. Bugün artık websiteleri üzerinden yüksek bilgisayar özellikleri isteyen, 3D teknolojisi kullanan, çoklu oyuncu desteği olan, üzerinde turnuvalar düzenlenen pek çok oyun oynanabiliyor.

Miniclip’teki yükselmenin de internetin hızlı yayılımına paralel olarak ilerlediğini görüyoruz. 2003’e kadar aylık 5 milyon tekil hit sayısına ulaşamayan şirket, 2004’te aylık 21 milyon, 2005’teyse aylık 27 milyon tekil hite ulaştı ve başarılı grafiği hızla yükselmeye devam ediyor. Bugün, tartışmasız internetin en büyük oyun sitesi olan Miniclip’in popülerliğini göstermek için Gillette için hazırladıkları Jet Ski oyununun 54 milyon kere oynandığını söylemek yeterli olur sanırız.

Profillerindeki bu hızlı artış, Miniclip’in kısa sürede şirketleşmesini sağladı. Bir online oyun şirketinin ancak reklamlarla ayakta durabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Miniclip; online turnuvalar düzenleyerek, hazırladığı oyunları küçük farklılıklarla şirketlere pazarlayarak, tam sürüm oyunları ziyaretçilerine satarak azımsanamayacak karlar kazandı. Bu karlarla daha çok yatırım yapan Miniclip, yatırımları sayesinde internetin en usta Flash oyun programcılarını& tasarımcılarını bünyesinde topladı. Bugün hala iş ilanı sayfalarında, “Her zaman usta oyun tasarımcıları arıyoruz. Bulunduğunuz yerin önemi yok.” yazıyor. Belki de online oyun dünyasında yeni bir akım başlatan Miniclip’in arkasındaki en büyük güç, 3D’nin internete entegrasyonunu başarıyla sağlayan bu usta oyun tasarımcılarıydı.

#4. eBay:

eBay, 4 Eylül 1995’te Pierre Omidyar isimli bilgisayar programcısı tarafından kurulduğunda ismi Auctionweb’ti. Sonradan ismini eBay olarak değiştiren şirket, internetin ilk müzayede ve online satış sitelerinden biriydi.

Auctionweb’te ilk satılan eşya, Pierre Omidyar’ın kırık lazeriydi. Bu enteresan eşya, kırık lazer koleksiyonu yaptığını söyleyen birisi tarafından satın alındığında, Omidyar şaşkınlığını gizleyememişti.

Auctionweb, ilk çalışanını 1996 yılında ilk başkanı ve sürekli çalışanı olarak işe aldı. ’97 yılındaysa ismini eBay olarak değiştirdi. eBay, Echo Bay Teknoloji Grubu’nun bir kısaltmasından ibaretti. Omidyar ilk olarak echobay.com’u satın almayı denedi, fakat başka bir şirket tarafından satın alındığını görünce eBay’de karar kılmak zorunda kaldı.

eBay, sitesinde satılan ve listelenen ürünlerden aldığı paylarla kar etti. Alacağı payları değişik sistemlerle belirleyen şirket, 0.20 $ ile 80 $ arasında değişen pay oranlarıyla kısa sürede karını katladı. Karını hızla arttırmasındaki temel sebeplerden biri de, Amerikan kanunlarının online satışlardan vergi alamaması olarak gösterilebilir. Bu farklılık, ziyaretçilerinin online satışa daha fazla yakınlık duymasına sebep oldu ve eBay kısa zamanda webin en çok ziyaret edilen 20 sitesi arasında yerini aldı.

Bugün 4.55 $ milyar Amerikan doları geliriyle, en büyük online satış sitelerinden birisi.

#3. Amazon:

Amazon.com, Jeff Bezos tarafından 1994’te Cadabra.com adıyla açıldı ve 1995’te kurulumunu tamamladı. İnternet üzerinden ürün satan web sitelerinin ilklerindendi. “Elinde ürün tutmadan ürün pazarlama” mantığını ilk uygulayan şirket oldu. Bu sisteme göre, müşterilerin ürün talebi kaydediliyor ve daha sonra ilgili ürün, satıcı şirketten alınıp, müşteriye satılıyordu. Stoklarında ürün tutmadığı için, elinde asla ürün kalmayan Amazon, kısa sürede büyüdü. Arkasından pek çok web sitesi kurulup aynı şekilde çalışmaya başladılarsa da, Amazon’un Online Satış’taki hakimiyetini asla engelleyemediler.

Amazon, ilginç bir pazar stratejisi güttü. İlk 5 sene kar beklemedi. Bu sebeple online çalışan diğer şirketler karlarını katlarken, Amazon’un kar yükselişi çok küçük miktarlarda artıyordu. Bu yavaş ilerleme stok sahiplerini zaman zaman sinirlendirdiyse de, stratejilerinin başarısı kısa sürede anlaşıldı. Kar beklemeyen Amazon, ürünlerinde diğer şirketlere göre büyük indirimler yaptığı için, internet kullanıcıları arasında kısa sürede “alışkanlık” oldu. İnternetin ani yayılımıyla birlikte şirket hisseleri hızla tavan yaptı. Bu hızlı yükleşi göstermek için, şirketin 2003’ü 35 milyon $ karla kapamasına rağmen, 2004’te 588 milyon $’a “zıpladığını” söylemek iyi bir örnek olabilir.

Küçük bir şirket olarak kurulan Amazon, 2000li yıllarda fabrikalarında kendi logosunu bastığı ürünleri, promosyon olarak dağıtan dev bir şirket halini almıştı bile.

#2. Google:

Google’ın başarı öyküsünü hemen hemen hepimiz biliyoruz. Hatta çoğumuz, Google’ın ilk arama motoru olduğunu düşünüyoruz. İşte burası yanlış. Google ilk arama motoru değildi, kendisinden önce “asla 1.liği kaptırmaz” denen bir arama motoru vardı: Altavista. Google’ı diğerlerinden ayıran ve bu kadar popüler olmasını sağlayan, geliştirdiği kaliteli arama algoritmasıydı. Burada, Google’ın klasikleşmiş tarihini anlatmak yerine, nasıl bir anda popüler olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Web kuruldu kurulalı, aranan bilgiye kolayca ulaşılmasını sağlayacak web sitelerine ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyaç, webin genişleyerek bir çöplüğe dönüşmesiyle de iyice arttı. Arama motorlarının 5 milyar web sayfası arasında arama yaptıklarını söyledikleri göz önüne alınacak olursa, kendilerine duyulan ihtiyaç da kolaylıkla anlaşılmış olur.Yukarıda da söylediğimiz gibi Google, ilk arama motoru değildi. Kendisinden önce arama motorları vardı ve bunların en büyüğü de tartışmasız AltaVista’ydı. AltaVista’nın internete hakim olduğu dönemde, web henüz emekleme aşamasındaydı. Bu sebeple AltaVista’nın biraz işe yaramaz olan algoritması kimsenin canını sıkmıyordu. Bu algoritmaya göre AltaVista, web sitelerini meta taglerine göre sınıflandırıyordu. Kolayca anlaşılabileceği gibi, sistem yeterince sakattı ve meta taglerine “resim” yazan bir sitenin resimle alakası olmasa bile, ilgili kategoride listelenebiliyordu.

Google tam bu dönemde, yeni bir algoritmayla ortaya çıktı. Sayfaları içeriklerine göre sınıflandıracak, böylece sahteciliğin önüne geçecekti. Bu fikir çabuk tuttu, kendini bu yeni ortama uyduramayan AltaVista da kısa sürede tarihe gömüldü. Google gittikçe güçlenen algoritmasıyla uzun süredir webin tartışmasız en büyük arama motoru. Üstelik popülerliğinin verdiği etkiyle 3D çizimden, mail servisine, reklam hizmetlerinden, Google Earth’e kadar bir çok alana el attı.

Peki Google bir gün birinciliği kaptıramaz mı? Klasik internet kullanıcıları için cevap basit: “Kaptıramaz!”. AltaVista’dan beri interneti bilinçli olarak takip edebilenlerse bu kadar emin değiller: “Neden kaptırmasın?”. Üstelik ellerinde bunun gerçekleşebileceğine dair bazı ipuçları da var:

“Google’ın MSN, Yahoo! gibi ciddiye alınması gereken rakipleri var. Eğer dikkat ettiyseniz, rakipleri de artık Google kadar başarılı sonuçlar döndürüyorlar. Rakiplerinin botları, bazen sayfalarınızı daha hızlı tarayabiliyor. Üstelik Google, açık ara birinciliğin heyecanıyla birbiriyle bağlantısız pek çok alana el attı. Bunları yapacağına kendini, kendisinden beklenen işe, arama motorluğuna yoğunlaştırsaydı, çok daha sağlam bir arama motoru hazırlayabilirdi.”

Nasıl daha iyi bir arama motoru hazırlanabilir? Kelime bazlı arama motorları bizi bir şeyden mahrum bırakıyorlar: Kendimizi ifade edebilmekten. “‘Kitap ile defter arasında ne fark vardır?’ sorusuna mantıklı bir cevap döndüremediği sürece arama motorları yeterince gelişmiş sayılamaz.” diyenlerin sayısı artıyor.

Google’ın hakimiyetini kaptırıp kaptırmayacağını zaman gösterecek ama şu anda doğru zamanda doğru çıkışı yapabilmenin nasıl bir başarı kazandırabildiğini göstermesi bakımından iyi bir örnek olarak önümüzde duruyor.

#1. Yahoo!:

Alexa’ya göre internetin en çok ziyaret edilen web sitesi olan Yahoo!, Standford mezunu iki genç (David Filo ve Jerry Yang) tarafından hobi amacıyla Ocak 1994’te kuruldu ve 2 Mart 1995’te şirketleşti. Web portallarının öncüsü konumundaki Yahoo!, “Her şeyden biraz…” mantığını internet dünyasına kazandıran ilk siteydi diyebiliriz.

Yahoo! ilk kurulduğu zamanlarda manual bir arama motoruydu. Bağlantılar otomatik olarak güncellenmediği için, bu ilk günlerini arama motoru olarak tanımlamak belki de doğru olmaz. Ziyaretçi sayısı arttıkça Yahoo!, basit bir web dizini olmanın ötesine geçti. Yahoo! Mail, Yahoo! Messenger, Yahoo! Groups; Yahoo!’nun el attığı diğer alanlardan sayılabilir. 2002’nin sonlarına doğru Yahoo!, arama motorları arasında istediği yeri alabilmek için, farklı arama motorlarıyla birleşmeye başladı. Inktomi, Altavista… örnek olarak verilebilir.

Ocak 2005’te blo.gs‘yi bünyesine katan Yahoo! böylece yükselen trend olan weblog dünyasında da adından söz ettirmeye başladı. Kısa zaman sonra da del.icio.us sitesini satın alan Yahoo!, satın alarak büyüme stratejisinin işe yaradığını da göstermiş oldu.

İsminin “sevinç çığlığı” ifadesine benzemesinin dışında, “Bir başka Hiyerarşik Ukala Uzman” şeklinde tercüme edilebilecek “Yet Another Hierarchical Officious Oracle” kelime grubunun kısaltmalarından oluşuyordu. Ancak kurucuları, kelimenin Gulliver’in Gezileri kitabındaki açıklamasına “vuruldukları” için bu kelimeyi seçtiklerini söylediler: “Kaba, basit, görgüsüz”.

Yahoo!’nun hikayesindeki asıl enteresan taraf, David Filo ve Jerry Yang’ın internet sitelerini kategorileme merakı sebebiyle kurulmuş olmasıdır. Bu sebeple “Jerry ve David’in WWW Rehberi” başlığıyla açılan site, daha sonra adını akıllarda kalıcı bir domain adı olan “Yahoo.com”a çevirdi. Yahoo! bugün hala günlük 3.4 milyardan fazla hit alıyor.

Yakın zamanda AJAX’a geçerek programcıların dikkatini bir kere daha üzerine çeken Yahoo!, geliştiricilere sunduğu teknolojilerle yeni teknolojileri yakından takip ettiğini bir kere daha ispatladı.

Sonuç (yahut conclusion)

İncelediğimiz 5 websitesinin birbiriyle tamamen aynı olan bazı özellikleri var: Tam ihtiyaç duyulduklarında ortaya çıktılar, iyi bir pazar stratejisi güdüyorlar, yenilikleri yakından takip ediyorlar, müşteri dostular (ve evet iyi para kazanıyorlar).

MSN gibi bu listede yer veremediğimiz siteler oldu. Onları da ikinci yazımızda inceleyelim (Bu konuyla ilgili 2. bir yazı olursa tabii).

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...

2 Yanıt

  1. Ruşen Şener dedi ki:

    Ah ulen şöyle devleşecek bi site yapabilsek köşeyi döneriz valla.. 😛

  1. 7 Ekim 2006

    […] Temmuz 2006 tarihli Nasıl “dev”leştiler? başlıklı yazının ardından size bir de Nasıl “tarih” oldular? yazısını sunuyoruz. İbret-i âlemolsun. […]