Yürüyelim lütfen!

Yürüyüş… Her gün ister istemez yaptığımız, yaparken farkında bile olmadığımız spor. Salonlara gitmeyi, inci mercan dökmeyi gerektirmeyen hoş bir egzersiz türü. Kanser, kalp ve şeker hastalıkları gibi pek çok hastalığa yakalanma riskini azaltan tabii ilaç.

Peki yürümenin de kuralları var mı? Her yürüdüğümüzde, gerçekten “spor” sayılabilecek veya yukarıda saydığımız yararları sağlayabilecek bir şey mi yapıyoruz?Yürümenin de bir spor olarak kabul edilebilmesi, vücuda yararlı olması için bazı basit kuralları var elbette. Bir kere yürüyüşü, rahat kıyafetlerle yapacaksınız. Televizyon kanallarında dakikalarca reklamı yapılan o enteresan sauna eşofmanlarını aklınızdan çıkarın. İnce, rahat bir şeyler giyin. Böylece vücudun fazla su kaybetmesinin önüne geçmiş olursunuz. Yine aynı şekilde, terlemeyi önleyen özel koşu çorapları da işinize yarayabilir.

Hemen bu noktaya bir parantez açmak istiyorum. “Yürümek” deyince, aklınıza “Zayıflamak için yürümek” gelmesin! Yürümek kalori kaybettiren bir spor ve yapılma sıklığına göre zayıflamada işe yarayabilir, ama sauna eşofmanları giyip yürüyerek, ter atmaya, kilo vermeye çalışmak yanlış bir hareket olacaktır. Fazla kilolarınız varsa ve orta yaşlarınızı geçtiyseniz, bu ani baskı vücudunuzda istenmedik etkiler oluşturabilir.

İşin uzmanları, kıyafetler dışındaki bütün ağırlıklarımızdan da kurtulmamızı tavsiye ediyorlar. Yürüyüş sırasında bir iki parça eşya taşınacaksa bir bel çantası işinizi görebilir.

Yine yürüyüş yapacağınız zaman dilimi yarım saatten fazlaysa, yanınıza bele asılabilecek bir su kabı almanız yararlı olacaktır.

Niye elimize, omzumuza almıyoruz da; ağırlıkları özellikle belimize asıyoruz? Yürüyüş sırasında vücuttaki pek çok kas bir arada çalışır ve tahminimizin ötesinde enerji harcarlar. Üzerimizde taşımamız gereken eşyaları belde taşıyarak, yüklerinin bacaklar üzerine binmesini sağlıyoruz. Elbette bacak kaslarınız bu hafif ağırlığın kolaylıkla üstesinden gelecek ve eşyalarınızın orada bulunduğunu bile unutmanızı sağlayacaklar.

“Yürüyüş hızımız nasıl olmalı?” sorusuna uzmanlar basit bir cevap veriyorlar:

“İlk bir iki dakika yavaş yürüyün, sonra hızlanın fakat konuşabilecek düzeyde kalın. Eğer nefes nefese kalıp konuşamıyorsanız, hızınız çok fazladır. Eğer hiç çaba harcamadan konuşuyorsanız, çok yavaş yürüyorsunuz. Doğal yürüyüşünüzle yürüyün ve elleriniz doğal bir şekilde yanlarda sallansın.”

Yine yürüyüşün bitmesine 2-3 dakika kala terinizin soğuması için hızınızı azaltın. Böylece temponuzu aniden kesmemiş ve vücudun yeni duruma ayak uydurmasını kolaylaştırmış olursunuz.

Yürüyüşün en güzel yanlarından biri, diğer spor dallarından çok daha az sakatlanma riski içermesi. Üstelik yürüyüşle, diğer sporlarda harcananlar kadar kalori harcayabiliyoruz. “Sport Medicine Digest” dergisindeki rakamlara göre, düz yolda saatte 6 mil hızla yapılan bir yürüyüş, 5 mil hızla bisiklete binmeye eşdeğer. Yüzde 10 eğimli bir yolda 45 dakikalık canlı bir yürüyüş, 65 kiloluk bir kişiye 541 kalori yaktırıyor. Bu da, aynı ağırlıktaki bir kişinin 5.5 mil hızla koştuğunda yakacağı kaloriden daha fazla.

Yürüyelim lütfen!

Sevebilirsin...

2 Yanıt

  1. mustafa dedi ki:

    saatte 5.5 mil hızla koşulabiliyor ve 5 mil hızla bisiklete binilebiliyorsa 6 mil hızla nasıl yürünür ki. en azından koşar adım olmaz mı?

  2. victory dedi ki:

    Muhtemelen burada kastedilen kinetik bilimi açısından “koşmak” tabirine uyan davranışı yapmak 🙂 Bu da ayakları yerden kesmek ve daha yukarı kaldırmak anlamına geliyor.

    Yüzde 10 eğimli bir yolda 45 dakikalık canlı bir yürüyüş, 65 kiloluk bir kişiye 541 kalori yaktırıyor. Bu da, aynı ağırlıktaki bir kişinin 5.5 mil hızla koştuğunda

    Sondaki koştuğunda kelimesi “yürüdüğünde” olsa daha anlamlı olurdu herhalde. Eğim meselesi var çünkü.