Dişsizlerin Şanssızlığı ve Modern Krallar
Avrupa ve bütün dünyada Francois Hollande’ın eski first sevgilisinin yazdığı kitapta geçen ifadeler yankılandı. (First sevgili nasıl oluyor diye düşünenlere burasının Fransa olduğunu hatırlatıyorum. Sarkozy vb. de bu şekilde yaşardı. Onlarda evlilik bizdeki anlamı ifade etmiyor. Hoş bizdeki ünlüler de genel popülasyona göre hep 20 yıl yozlaşma payı bırakarak yaşıyorlar ya, neyse.)
Yaralı first sevgili hıncını çıkarmak için kaleme aldığı kitabında, Fransa cumhurbaşkanının fakir halk için ‘dişsizler’ ifadesini kullandığını belirterek ekliyor: “Hollande zenginleri sevmeyen adam olarak gösterilirdi. Cumhurbaşkanı gerçekte fakirleri sevmezdi. O, sol kesimden biri olarak özel konuşmalarında fakirler için ‘dişsizler’ diyerek espri yapardı.”
“Ama devrim sonrası Fransa’sında hâlâ nasıl fakir düşmanı biri yönetimde bulunabiliyor?” diyorsunuz. “Ekmek yoksa pasta yesinler!” diyecek kadar halktan kopukluğu ifade edilen devrim öncesi Fransa kralları, devrim sonrası için hep bir ‘eskiyle korkutma’ vesilesi olmuş. Şimdi neden aynı hataya düşülüyor? Modern krallar mı bunlar?
Şu anda pek çok eski krallık yerini ya demokrasiye ya diktatörlüğe ya da ikisinin karışımına bıraktı. Mevcut krallıklar da ekonomik hareketliliğe yarayan, tören kıtası kadar görünen kavramlar oldu. Çoğu da yüzyıllık savaşlar sonrası…
Her yeni savaş ve kargaşada dumandan istifade edenler, mevcut düzeni lehlerine ya da çıkarlarına çevirmeye çalışır. Bu tarihin alışılageldik bir gerçeği. Halk yeni yönetimlere her zaman yabancı değildir. Çünkü mevcut vali ya da komutanlar ya da prensler idareye geçer ve hayat devam eder. Devrimlerin moda olduğu yüzyıllarda ise hareket liderleri halkı temsil ettiklerini söyleyerek halkı kurtarıp(!) ve yönetimi ellerine alır. Bugün Mısır da bile olan bu. Uzun süre bu devrim yönetimi idarede kalıp her şeyin yolunda olduğundan emin olmak isterler. Karşıt görüşlüler imha edilir. Neden sonra artık halkın seçtikleri başa geçebilmeye çalışır. Elbette devrim mekanizmalarının koruması ve gölgesi altında.
Bu mekanizmalar önce halkı halk düşmanlarından korurken sonra halkı halktan korumaya daha sonra da kendisini halktan korumaya doğru vizyon değişikliği yapar. Hatta öyle olur ki; belki çoğu kez gelen gideni aratır. Fransa örneğinde olduğu gibi halkın kurtarıldığını sandığı halktan kopuk ve halkın üstünde seyretmeye çalışanlar, yine bir yolunu bulur.
Belki de en başında, zaten kralların gücünü isteyenler yönetimi değiştirmiştir. Belki de krallar kadar güçlü olup krallardan daha az sorumlu olmak istemişlerdir. Kim bilir? Bu da dişsizlerin şanssızlığı.