Üyelerimizden bayram hatıraları – 1

Üyelerimizden bayram hatıraları – 1
Üyelerimizden Anhedoni, unutulmayacak bir bayram hatırasını kaleme almış. Hikayesini bizlerle paylaştığı için kendisine teşekkür ediyoruz.

dediğinde aklıma ilk olarak bu hatıram geldi. Bunu sizlerle paylaşmak benim için de ilginç bir deneyim olacak, çünkü ilk defa böyle bir yazı yazma girişiminde bulunacağım.

Sene 1997’ydi. Babanın devlet memuru, annenin ev hanımı olduğu klasik bir Türk ailesinin 2 çocuğundan ilkiyim. Ortaokul 2. sınıfta okuyordum. Bayramlardan Ramazan Bayramı idi. Yine 9 günlük bayram tatillerinden birindeydik. Bayramdan önceki günü her zamanki gibi alışverişte geçirmiştim. Yeni elbiseler, yeni pabuçlar almak çok güzeldi, her zaman olduğu gibi. Gece yatarken ne kadar mutlu olduğumu hatırlıyorum da, Allah-ü Teala’ya böyle bir ailede olduğum için ve bayramlık eşyalar alabilecek bir maddi duruma sahip olduğumuz için çok şükretmiştim.

Sonunda sabah oldu. Her bayram olduğu gibi erkenden kalktım, bayramlık elbiselerimi giydim ve babamla beraber caminin yolunu tuttum.  Bayram namazından sonra komşularımızla bayramlaşma filan derken, saat 8:00 civarı eve gelmiştik. Her şey buraya kadar diğer bayramlardaki gibiydi. Olaylar silsilesi, benim eve dönmemle başladı.

Daha kahvaltıyı bile yapmadan, mutfaktaki baklava tepsisinin yanına yanaştım. Annem “Yeter oğlum, daha kahvaltı bile yapmadan bu kadar yersen dokunur, hem de Ramazan sonrasında…” diyordu, ama ben bu salvoları “8 dilim oldu anne…” diyerek boşa çıkarıyordum. Elbette böyle söylerken yüzümde hafif bir tebessümle birlikte utandığımı gösteren bir ifade vardı.

Aslında ailem ve akrabalarım tatlıya ne kadar düşkün olduğumu bilirlerdi. Hatta bayram ziyaretlerinde bile, herkese üçer dörder dilimlik tatlı tabakları gelirken, bana 6-7 dilimlik tabaklar getirilirdi. Tâ ki o bayrama kadar.

Kahvaltı sonrası, adetimizdir, amcamlarla beraber dedemlerde toplanırız. Yine o bayramda da 3 amcam ve aileleri ile dedemlerde bir araya gelmiştik.

Bu toplanmaların o çağda benim için farklı anlamları vardı:

Birincisi, herkesi bir arada görebiliyordum. İkincisi, bayram harçlığı toplayabiliyordum ve üçüncüsü, yengelerimin her birinin hazırladığı farklı farklı tepsilerdeki değişik tatlıları “tadabiliyordum”.

Hiç unutmuyorum, büyük yengem büyük bir tepsi baklava ve kabak tatlısı getirmişti. Diğer yengem irmik tatlısı ve küçük bir tepsi baklavayla gelmişti. Annem ise 1 tepsi baklava ve 1 tepsi de burmalı tatlı yapmıştı. Toplasanız 6 tepsi tatlı ediyor yani.

Bunların dedemlere getirilmesinin sebebi belliydi: Yoğun ziyaretçi akışında, gelen misafirlerin hepsine tatlı ikram edilebilmesi.

Ama benim için “6 tepsi baklava”nın anlamı, “kaçamak olarak ne kadar yiyebileceğimi” test edebileceğimdi. Saat 10 sularında tatlıların bulunduğu odaya ilk seferimi düzenlemiştim. Büyük yengemin tereyağlı baklavasındandan çeyrek tepsi kadar yedim.  Sonra 10:30 gibi ikinci defa odaya gittim ve küçük yengemin irmik tatlısının üçte birini bitirdim. Biraz da kabak tatlısı yemiştim sanıyorum.

Şimdi eminim bu hatıranın sonu ne olacak diye merak ediyorsunuzdur. Ne olabilir? Tabi ki bu kadar tatlı yemenin sonucunda 11’e doğru gözlerim kararmaya başladı. 11:30’da içtiğim sularla doğru orantılı olarak ortaya çıkan karın ağrıları, 12 civarında ishal ve takiben istifralarla süreç devam etti. En sonunda “Bana kötü bir şeyler oluyor. Beni hastaneye götürün” diyerek tüm ailemin oturduğu salonun ortaya yerinde düşüp bayıldığımı hâlâ hatırlarım.

Beni nasıl, ne zaman hastaneye götürdüklerini hatırlamıyorum. Yalnız, babamın “Ne vardı sanki o kadar tatlı yiyecek? Kıtlıktan mı çıktın oğlum?” diye serzenişlerde bulunduğu hâlâ aklımda.

Yaklaşık bir buçuk saat sonra gözlerimi açtığımda hastanedeydik. Aşırı miktarda sıvı kaybetmekten bayıldığımı söylediler. İki koluma da damar yolu açılmış ve 1000’er cc’lik 2 serum takılmıştı. Bunların yanına da, yüksek olan kan şekerimi düşürmek için insülin ve bir de 3000 cc’lik ayrı bir serum eklemişti.

O günü, hastanede şimdiki meslektaşlarımın yanında geçirmiş, tüm ailemi de kendimle beraber hastaneye sürüklemiştim. Şimdi hala, ne zaman bayram ziyaretine gitsem, önce amcamlar “İçeride tepsiyle baklava var!” diye espri yaparlar ve bu olayı hatırlayarak güleriz.

Şimdi düşünüyorum da: Hakikaten ne vardı o kadar tatlıyı yiyecek?

Bütün Opereysin.com okurlarının bayramını tebrik ederim. Hayırlı bayramlar.

İsmail Sarbay

Hekim. Opereyşın'ın kurucu ortağı ve isim babası. Görseli yazıya tercih etmesiyle tanınır. Hobilerine titizlikle sarılır.

Sevebilirsin...