Ucuz tatil

Ucuz tatil

İş yerindeki çaycımız, büyük düşünür Cemil’in maceralarından birine daha önce sitemizde yer vermiştik. “Birine” diyorum, çünkü saymakla bitiremeyeceğiniz kadar çok hikayesi vardır kendisinin. Hemen her konuda gördüğü, duyduğu, okuduğu, arkadaşlarından birinin ilgilendiği, memleketindeki akrabalarının üzerine çalıştığı bir şeyler olduğu için, kendisiyle hayat dersleriyle bezeli diyaloglar yaşamanız kaçınılmazdır.

Temmuz ortalarında tatilden döndüğümde, işyerindeki masamda oturmuş, kredi kartı borçlarını, ödenmesi gereken faturaları toplamış, tatilin bütçede açtığı yaranın çapını hesaplamaya çalışıyordum.

… ki, Cemil başımda bitti.

“Naber abey?”

“82 YTL oradan… İyidir Cemil ya nolsun.”

Elimdeki kağıt kalemle bir şeyler hesaplamaya çalıştığımı anlayınca sordu:

“Hayırdır abey? Onlar ne öyle, faturalar mı?”

Başımı kaldırmadan cevap verdim:

“Evet… Tatilden döndük ya, bir yığın masraf yapınca bunları nasıl ödeyeceğimin hesabını yapıyorum.”

Güldü:

“Sen de tatilde borç yapıp sonra bir yıl kapatamıyon ha?”

“Yok!” dedim. “Benimki bir iki ay sıkışmama sebep oluyor sadece.”

“Eh o da dert olur.” dedi.

Hala elimdeki kağıtlara bakıyordum. Telefon faturasını nasıl ödeyeceğimi düşünüyordum sanırım.

“Ben de tatile çıkıyorum. Onun için bir ay çay servisimiz kapalı.”

Şaşkınlıkla başımı kaldırdım:

“Bir ay mı?!”

“Heheh noldu? Çaysız kalmayacaksınız merak etme. Çay ocağının kapısı açık duracak. Kendiniz demlersiniz artık.”

“Yok yok” dedim. “Mesele çay değil. Tatile çıkmana da çok sevinirim de, bir ay mı tatilde olacaksın?”

“He ya” dedi.

Hafifçe gülümseyerek “O kadar da değildir” bakışımla yüzüne baktım:

“Tabi tatilin çoğunu evde falan geçirirsin herhalde.”

Kaşlarını çattı:

“Yok be abey. Tatil evde mi geçirilir? Bir aylığına kaçıyorum şehirden.”

Şaşırdım:

“Ya sen bir ay tatil yapacak parayı nereden buluyorsun? Şurada 10 günlüğüne tatile gittim, faturalar sıkıştı. Bir ay tatilde dursam, evin kirasını ödeyemem.”

Yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. Bu bilindik gülüşü, karşısındakini meraklandırdıktan sonra kullanırdı. Demek ki en baştan bana hayat dersi vermeyi kafasına koymuştu:

“Bizim tatilimiz, sizinkiler gibi tatil mekanlarında geçmiyor abey” dedi. “Biz tatilimizi memlekette geçiriyoruz. Siz yazın su gibi para harcıyorsunuz ya, ben yazın daha kâra bile geçiyorum.”

Evet, memleketine gidiyorsa bir ay geçirmesi normal karşılanabilirdi. Tatil mekanlarının daha pahalı olduğunu bilmemek mümkün mü? Peki ya kâra geçme meselesi? Abartıyor mu acaba? Ah Cemil ah! Yine içime bir kurt düşürdün.

Düşüncelerimi seslendirdim:

“Hah öyle desene. Doğru, memlekete gitmek tatili ucuza getiriyor. Hem aile ziyareti çok güzel bir şey. Ama söylesene, kâra nasıl geçiyorsun? Yoksa abartmak için mi söyledin?”

Aynı gülüş. Söyleyecek ama yerini yapıyor. Hani yarışma programlarında adrenalin’i arttırmak için uzunca bir süre beklerler ya. O hesap…

“Bak şimdi” dedi yanıma bir sandalye çekerken. “Hazır elinde kağıt kalem var. Söylediğim kârları bir kenara not et.”

“Tamam” dedim.

“Tatilde memlekete gidince su faturası azalmış oluyor. 30 lira falan oradan kara geçiyoruz. Benim 3 tane delikanlı var. Bilgisayarıdır, internetidir, elektrik harcaması 80-90 lira oluyor. Bu işin bir de doğalgazı var. Yaz olduğu için 140 lira falan da oradan kazanıyoruz.”

Not ettiğimi kontrol ettikten sonra parmaklarıya sayarak devam etti:

“Evin tabi sabit giderleri olur. Yiyecek içecek falan. En az 250 lira da oradan kâr ederiz. İşe gidip gelmem. 60 lira da oradan cepte kalır.”

Not etmeyi tamamladım.

“Yatmak-kalkmak, yemek-içmek bedava. Elektriği yok, suyu yok. Bir de valideler kış için bir yığın yiyecekle gönderirler bizi oradan. Memlekette belki çok para etmez ama, İstanbul fiyatlarıyla 50-60 lira da oradan kazanırız.”

Konuşmasını bitirince elimdeki kağıda doğru eğildi:

“Ne kadar kâr çıktı?”

Not ettiğim sayıları topladım:

620 YTL civarı bir şey” dedim şaşkınlıkla.

“Yaa dedi gülerek. Bunun içinden gidiş dönüş masrafını çıkarmak lazım tabi ama, yine bile iyi kârımız oluyor. Çocuklara birer kaban, hanıma bir kıyafet çıkar oradan. Siz de böyle yapsanız, arpacı kumrusu gibi düşünmekten kurtulursunuz.”

Hem şaşırtmış, hem de mesaj vermişti işte yine. Yerinden kalkıp yanımdan uzaklaşırken söylendi:

“Kayınbiraderi bir arayayım da, o da gidecekse memlekete onun arabasıyla gideriz. İyi olur…”

Ne diyeyim Cemil. Ayağını yorganına göre uzatanın hali başka oluyor demek ki. Yolun açık olsun.

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...