“Vep sitesi mi abey?..”

İş yerinde müthiş bir çaycımız var: Cemil. Şen şakrak konuşması, her seferinde ekibi güldüren şivesi, soğuk havalarda giydiği çift kat çorapları, içliği, veresiye çayları not aldığı çetere defteriyle en mutsuz olduğumuz anlarda bile keyfimizi yerine getiriyor. Gerçi personelin bazısı, keyfimizin yerine gelmesini Cemil’e değil, krize girdiğimizde getirdiği çaylara bağlıyor ama olsun.

Cemil’in bazı karakterize özelliklere sahip olduğunu biliyordum. Ne gibi? Aklına estiğinde suyu kaynamamış çaylar getirmesi, çay krizi baş gösterdiğinde “Altını yeni yaktım.” diyerek cinnet geçirtmesi, tahvil, bono fiyatlarından her daim haberdar olması, yastık altı milli servet tabirinin ortaya çıkmasını sağlayan kötü gün altınları olması gibi.

Meğer bizim Cemil’in başka ilgi alanları da varmış da, o güne kadar anlayamamıştım. Bahsettiğim gün, sabahın erken saatlerinde iş yerine gelmiş, uyku sersemliğimi atamadan bilgisayarın başına oturmuş Opereysin’a yazı yazıyordum. Ensemde birisinin nefesini hissettiğimde korkudan öleyazdım. Sabahın bu saatinde arkamda kim dikilebilir?

– Benim abey!

Sesi duymamla, kim olduğunu anlamam arasında geçen 2 saniyede, arkamı dönmeye çalışarak -belli ki savunma psikolojisiyle- canhıraç bir feryat koyuverdim.

– Nıaaa… Cemil sen misin?

Bizimki gevrek gevrek güldü:

– Heee, noldu korktun galiba.
– A be güzel kardeşim. Selamsız sabahsız gelmesene!

Cevap bile vermedi. Dikkatli dikkatli ekranı süzüyordu. Ciddiyetle sordu:

– Bu ne?
– Bilgisayar, Cemil; dedim. “Teknoloji…”

Ekrandan gözlerini ayırmadan devam etti:

– Onu sormuyom. O-pe-rey-sinn ne?

“Heaa!..” dedim. “Site o site…”
Bunu söylerken bir yandan da sayfayı aşağıya atmış, masaüstünden bir Word dosyası açmıştım. Hesapta konuyu geçiştireceğim.

– Vep sitesi mi abey?

Ulan sen hala ensemde misin? Açıklayayım da soru bombardımanı bitsin.

– Evet ‘vep’ sitesi Cemil. Opereysin.com. Ben de az önce oraya yazı yazıyordum. Hepsi bu!

Höhöyt! Gördün mü Cemil efendi? Sen bu söylediklerimi akşama kadar düşünsen anlayamazsın. Napıyorum ben ya? Siteyi mi kıskandım Cemil’den yoksa! Hepsi afyonumun patlamamış olmasından.

– Heh ben de onu soreceedim abey.

“Yine ne soracaktın?” diyen 3 numaralı bakışlarımı Cemil’e çevirdim. Oralı bile olmadan, cebinden telefonunu çıkardı ve o şok olduğum sözleri sarfetti:

– Yaw benim de Vördpresle yaptıım bi site var de, şimdin ordaki yazıları cep telefonlarına nassı göndertebiliriz? Vap neyinle olur mu ki?

İster istemez “Yuh” deyiverdim. “Senin bloğun mu var?”

– Olmaz mı; dedi. “Hem hergün burda ettiklerinizi de blokuma yazıyom!”

Arkasını döndü gitti, ben de bakakaldım. Bütün bunları bilmesine mi, bizi internette ifşa etmesine mi şaşırdım, bilmiyorum.

Galiba ikisine de…

Sen çok yaşa Cemil.

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...

1 Yanıt

  1. flightnumber_118 dedi ki:

    🙂 harikulade