Etiketlendi: gurbet

Canım Oğluma

Geçmişten bir mektup… Canım oğlum. Orada da akşam oldu mu? Burada siyah bir yorgan gibi çöktü gecenin karanlığı. Kendini sakın yalnız hissetme. Kalbim hep seninle ciğerparem. Belki sen başkalarının gözünde genç bir erkeksin. Ama benim gözümde...

Bazen olurmuş…

Bazen olurmuş arada en yakınım Gelirmiş insanın ağlayası… Bir mahpus gibi görüş gününü Beklerken en yakınım, beklerken… Geçmeyen gecelere günleri eklerken Ve koşman gereken iklimlerden Çok uzaklarda emeklerken Gelirmiş insanın ağlayası Göğsünde bir boşluk oluyormuş Tüm...

Bekleyenler

Beklemek acıdır bilirim. Gurbetin tozlu yollarında, Meşeler Köyü’nün köhnemiş misafir evinde, karları erimeye yüz tutmuş Efeler Tepesi’nin yamacında, bunaltıcı öğle güneşinde bir çınar gölgesinde, Anadolu gecelerinin ayazında üşümüş bir dağ evinde şahit oldum beklemelere. Günlerdir, aylardır,...

Gül be çocuk!

Gül be çocuk. Gülmek parayla değil ya! Çatma hilal kaşlarını öyle Asma o masum yüzünü. Ağlama içli içli böyle Gül be çocuk. Gülmek o inci dişlerle, bedava! Kalbin görmemişken henüz yara

Uzaklar

Misafir yazarımız İrfan Yıldırım’dan bir hasret çağrısı… Uzaklara gidesim var anne. Akşamın inmesiyle beliren, bir of çekişlik yutkunmuşlukları… Alnımdaki yumruya doluşan, beklemekle varılmayacak muştuları… bir tarafa bırakıp! Düşününce, ufukta varılamayacak kadar uzak… Kapatınca gözümü, uzanıp tutacak...

Analar ve Babalar

Analar bilirim. Başlarında tülbentleri, küçük saksılarla bezeli betonarme apartman pencerelerinden, gurbete çıkan oğullarını seyrederler. Gözlerinde sevginin parıltısı, çatlamış dudaklarında duaların fısıltısıyla, mahzun ve yorgun bakarlar. Ağlamamalarını istemiştir oğullar.

Hüzün çiçekleri

Bir kere daha akşam oldu gurbet ellerde. Altın rengi güneş, turuncuya döndü önce. Sonra ufku bir kızıllıktır kapladı. Koşuşturmaktan terli çocuklar, şen şakrak bağırışmalarla önümden geçip evlerine dağıldılar. Başları önünde bir çok orta yaş insanı, düşünceli...

Gurbet

Tüm gurbete gelin olmuşlara… Ahh bacım… Ota, köke kahkahalar attığımız neşeli günlerin bir gün biteceğini, yüksek yüksek tepelere ev kurulup, aşrı aşrı memlekete kız verileceğini neden hiç aklımıza getirmedik. Yoksulluğundan bile huzur çıkardığımız pürüzsüz çocukluğumuzun sona...