Bazen olurmuş…

Bazen olurmuş arada en yakınım
Gelirmiş insanın ağlayası…

Bir mahpus gibi görüş gününü
Beklerken en yakınım, beklerken…
Geçmeyen gecelere günleri eklerken
Ve koşman gereken iklimlerden
Çok uzaklarda emeklerken
Gelirmiş insanın ağlayası

Göğsünde bir boşluk oluyormuş
Tüm sıkıntıların oraya doluyormuş
Sonra derin derin nefes alınca
Biraz da kendini kandırınca
Geçiyormuş..

Kandırmışlar bizi en yakınım
“Çocuk” demişler zamanında
“Anlamaz bu…”
Anlatmamışlar bize, ne olduğunu..
Anlamamışız, bize ne olduğunu.

Oysa öyle olmuyormuş
Bir tutsak gibi dönüş gününü
Beklerken en yakınım, beklerken
Hayatı, mutluluğu bekletirken…
Ve olmayan bir geminin
Son bileti elindeyken
Gelirmiş insanın ağlayası..

Gözyaşları var bildiğin..
Gözyaşları var bildiğimiz..
Hani çocukken kimimizin eliyle
Kimimizin pijamanın tersiyle sildiğimiz..
Ve büyüyünce
Kendimizden bile gizlediğimiz

Ama dökülmediği zamanlar
Onlar devam edermiş pınarlarda yaşamaya…

Pınarlar vardır buharlaşınca suları
Yağmur olup yağarlar geri
Ve işte öylece duygular buharlaşıp
Bir off`luk nefes ile çekilince içeri
Gaz halinden sıvı hale gelirmiş bir şeyler
Sonra işte coğrafyadan bildiğimiz gibi

Peki sen en yakınım;
Yağmur toplayan bulutları hiç gördün mü bizim gözümüzden?
Hiç anlattılar mı sana
bir akşamüstü kırkikindi yağmurlarını?

Sevebilirsin...