Dilenci mi Yankesici mi?

Hergün haberlerini duyuyoruz dolambaz dilencilerin. Bazıları cami avlularında, sokak başlarında pek mahzun durmalarına, sakat numaraları yapmalarına, “Fakirim, ekmeğim yok…” diye sızlanmalarına karşılık; ufağından bir kaç gecekonduya, son model cep telefonlarına, hasılı kendilerine yardım yapanlardan daha iyi bir gelir durumuna sahip oluyorlar. Misafir yazar Emir Pazan, kısa bir hikayeyle karşımızda:

38 yaşında iki erkek çocuk sahibi Fikret Bey, Beyoğlu sokaklarından yürüyerek evine gidiyordu. Tarihî eser diye dokunulamayan, ha yıkıldı ha yıkılacak eski bir binanın bodrum katında oturuyordu. Yolda bir dilencinin yalvara yakara dilenişini görünce gözleri yaşardı ve uzun düşüncelere daldı. Aslında onun da bu dilenciden pek bir farkı yoktu. Gücünü aşan harcamalar, ödeyemediği borçlar… O da sürünüyordu işte. Eee tabi burası Türkiye. Burada asgari ücret diye birşey yok. Var da çiklet parası kadar.

Sonra yürümeye devam etti Fikret Bey. 14 yaşındaki oğlu Aslan’ı düşündü. Anadolu Lisesi sınavlarına girecekti bu sene. Sınıf arkadaşlarının çoğu gibi bir dersaneye gitmeyi çok istemişti. Ama ah bu parasızlık… Gerekli parayı denkleştirip gönderememişti işte. 3 yaşındaki diğer oğlu Abdülkerim’in geleceğini ise düşünmek bile istemiyordu.

Sonra karısı Ayşe Hanım geldi aklına. 15 yıl beraber çok cefa çekmişlerdi bu dünyada. Kafasında karamsar düşünceler uçuşurken omzunda bir el hissetti. Ufacık el çantasını kapıp kaçan kişinin, daha doğrusu az önce acıyarak baktığı dilencinin arkasında bakakalmıştı.

Beş dakika sonra dilenci bir köşede durdu. Bu ilk “iş”i değildi, az önce kendisine acıyarak bakan adamın gözlerinde bir zenginlik parıltısı görmüş, çantasının da ha düştü ha düşecek halde omzunda durduğunu görmek, ümidini arttırmıştı.

“Herifçioğlu Hakan!” diye söylendi. “Adam günde 2 dakka dileniyor, sonra gözüne kestirdiği iki zengine bir el atıyor. Paraya para demiyor!”

Daha fazla dayanamayıp çantayı açtı. O da ne! Çanta neredeyse boştu! O zengin bakışlı adamın çantasından çıka çıka; 2 otobüs bileti, bir elektrik faturası ve bir icra makbuzu çıkmıştı. İçinden sunturlu bir hakaret savurdu. Oturdu ve yeniden dilenmeye başladı…

Bir yandan dileniyor, bir yandan içten içe söyleniyordu:

“Ulan Hakan! Bi’ gün benim de şansım gülecek!”

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

1 Yanıt

  1. €miR dedi ki:

    Güzel bir hikaye 🙂 Modifiyelisini daha çok beğendim. Elinize sağlık 😛