Büyük Koşucu Deve Kuşu Savaşı
Avustralya armasında iki hayvan yer alır. Solda bir kanguru, sağda ise bir koşucu devekuşu (emu). Ama buna bakarak Avustralya’nın koşucu deve kuşlarına sahip olduğu için çok mutlu olduğunu sanmayın. Bir dönem buna fazlasıyla üzülmüş.
I. Dünya Savaşı sonrasında ülkelerine dönen askerlere, ülkenin batı bölümünde geniş topraklar verilir. Amaç askerleri sivil hayata ısındırmaktır. 1929‘daki Büyük Buhran’a kadar hasat kesintisiz devam eder. Bu dönemde hükumet, tarlalardan daha fazla buğday hasat edilmesi için çiftçilere baskı yapar ve destek vereceğini vaat eder. Neticede buğday fiyatları dibe çöker ve devlet desteği hiçbir zaman gelmez. İşlerini daha da zorlaştıracak birşey olur: 20.000 koşucu deve kuşu ekinleri yer, arazileri perişan eder.
Zor durumda kalan çifçiler Tarım Bakanlığından destek isterler. Bekledikleri destek “zirai” olsa da, gelen cevap “askeri”dir. Savunma bakanlığı; Binbaşı Meredith kumandasında iki alay asker, makineli tüfekler ve fazlasıyla mühimmat yollar.
Askerler, bir buçuk metre boyundaki uçamayan bu kuşları yeneceklerinden emindirler.
Sonuç, hiç de bekledikleri gibi olmaz. Kuşlar silah sesinden ürkerler ve arazide kayıplara karışırlar. On binlerce mermi heba edilir. Bir şarjör mermiyle bir kaç hayvan öldürmek hayal olarak kalır. Her hayvan için binlerce mermi yakılır. Bu şekilde başarısız olduklarını anlayınca, hayvanları bir araya toplayıp toplu halde katletmeyi denerler ama onu da başaramazlar.
Sonunda 9 Kasım 1932’de Parlamentoda konuşma yapan Batı Avustralya temsilcisi, koşucu deve kuşlarının savaşı kazandıklarını açıklar.
Ordunun komutanı Binbaşı Meredith’in koşucu deve kuşlarıyla ilgili fikirleri çok enteresandır:
“Bu kuşlardan, silahlı bir askeri birlik kurabilseydik, dünyadaki bütün orduları yenerdi. Makineli tüfeklerin karşısında, tanklar gibi zarar görmeden durabiliyorlar. Dom dom kurşunlarının durduramadığı Zulular gibiler.”