“Bir Kahve Ismarla”
Hemen her çaylak, nitelikli olup olmadığı konusunu es geçer ve mülakatçılar da buna nadiren dikkat ederler. İnsanları etkileme kabiliyetinin önemli olduğunu – haklı olarak – düşünürüz ve hepimizin bu konuda yeterince iyi olduğuna – haksız olarak – inanırız.
Çoğunlukla, çalıştığımız ilk yer, insanları etkileme kabiliyetimizin ilk defa denendiği yer olur. Çoğumuz bu denemede sınıfta kalırız.
İnsanları etkileme konusunda berbat olduğumu ilk fark ettiğimde, önce suçu dış dünyaya attım ve çalıştığım iş yerinin buna sebep olduğunu savundum. Ayrıca kendi yapımı da suçladım. İçe kapalı olmamın bunda etkisi olduğuna şüphe duymadım.
Bu inanışım için ilk kırılma noktası, iş yerinde diğer ekipten birisini, işimi hızlı halletmesi konusunda ikna etmekte zorlandığımı gören bir arkadaşımdan geldi. “Bir kahve ısmarla” dedi basitçe. Bir Dale Carnegie kitabından fırlamışçasına özlü, el tutuşan iki penguenin yer aldığı motivasyon resimlerine eklenmiş ilham verici tavsiyeler gibiydi. PENGUENLERİN ELLERİ YOKTUR! Ama öylesine çaresizdim ki, tavsiyesine uydum.
İkna etmeye çalıştığım arkadaşla Starbucks’ta buluştuk ve ona bir Latte ısmarladım. Kahvelerimiz hazır olunca, sandalyelerimize oturduk ve suskunlukla kahvelerimize bakmaya başladık.
Giderek yükselen sessizlikle panikleyerek, aklıma gelen ilk şeyi söyledim. O an için bilmediğim şey, insanları etkileme konusunda başarılı olanların kullandıkları temel tekniklerden birini kullanmış olduğumdu: Kendisi hakkında bir şey sormuştum.
“Nerelisin?”
“Kocaeli.”
“Hadi ya! Ben Kocaeli’de okudum.”
Kısa sürede, birbirimize beklediğimizden çok daha fazla benzediğimizi fark ettik. İstediğim son teslim tarihine yetişmeye ikna olmadıysa da, görüşme sonunda elinden gelenin en iyisini yapacağı konusunda sözünü almıştım.
Daha önemlisi, hedeflerime ulaşmamı kolaylaştıracak bir sürece koyulmuştum. İnsanları ikna konusunda ilk önemli dersimi almıştım: Öğrenilebilir bir beceridir, üzerinde çalışılabilir ve mükemmelleşilebilir.
Kabiliyet havuzumda bir eksik olduğunu anlamıştım ve bunu tamamlamak için aktif olarak çalışmaya başlamıştım. O kahvenin üzerinden 10 yıl geçti. Çalışmam hala sürüyor.
İnsanları etkilemek, bir gecede öğrenilebilir bir şey değil. Çünkü, bütün karmaşık kabiliyetlerde olduğu gibi, işin bir bilgi kısmı var. Kişiden kişiye değişse de, daima zaman ve yatırım gerektiriyor. Genel konuşmak gerekirse, bir şekilde insanlarla ilgili bilgilerinizdeki boşlukları doldurmanız gerekiyor: Nasıl düşünürüz, nasıl motive oluruz ve bunların sonucunda nasıl davranırız. Bu mücadelede bana yardımcı olan kitapların bir listesini tutuyorum. Carnegie’nin neredeyse yüz yıllık klasiği “Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı” kitabı bunlardan biri. Ama onun da yazdığı gibi, “Bilgi, ancak kullanıldığında güçtür”.
Dışa dönük olsanız da, pratik yapmanız gerekecek. Saha çalışmasının telafisi yok.
İnanın; güven kazanmayı, sevilmeyi ve bu esnada insanları etkilemeyi öğrenmek, sadece kariyerinizin değil, hayatınızın da en değerli yatırımlarından biri olacak. Sonuna varamasanız da, hiç denememiş insanlardan fersah fersah ileride olacaksınız.
Özetle tavsiyem şu: İş yerindeki huysuzlardan kaçınacağınıza, bir kahve ısmarlayın.
İyi gelecek.
kahve herkesle içilmez kimsenin bende 40 yıllık hatırı yok