Rulokat ve Çocukluğum

Bugün biraz nostalji yapmak istiyorum, belki sizin de hoşunuza gider.

Nereden aklıma geldi bilmiyorum, geçenlerde birden Rulokat’la ne zaman tanıştığımı hatırlamaya çalıştım. Rulokat’ın ne kadar eski bir gofret olduğunu bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla biz 7-8 yaşlarındayken vardı. Evet, biraz pahalı olabilirdi ama o zamanlar ucuzu pahalıyı idrak edemezdik. Annemizle alışverişe gittiğimizde ağlar, zırlar, ısrar eder dururduk alınsın diye. Bütçe, gelir-gider hiç umrumuzda olmadan.

Rulokat bir Türk tarafından tasarlanmamıştır herhalde. Hele o yıllarda Ülker bize yurt dışındaki çeşitleri taklit edip satıyordu ki; halen yediğimiz bir çok şeyin, kendi mallarının taklitleri olduklarını iddia eden firmalarla Ülker arasındaki davalar devam ediyor.

Rulokat çocukken çok sevdiğimiz bir şeydi ama bizi kötü bir alışkanlığa sürüklüyordu bir bakıma: Sigaraya!

Ben ve yaşıtım ne kadar arkadaşım varsa Rulokat’ı puro hayal eder öyle yerdik. Bu; mahallede, okulda, akrabalarım arasındaki tüm çocuklarda gördüğüm bir durum. Eminim ki bu yazıyı okuyanların çoğu da küçüklüğünde bunu yapmıştır. O zamanlar annemin, öyle yediğime neden çok kızdığını anlayamasam da sanırım şimdi anlıyorum 🙂

Tabi ki insanların sigaraya başlama nedenleri sıralansa bu masum gofret son sırada gelir, belki de listeye bile giremez. Ondan önce, okuma-yazma bilmeyen çocukların bile puronun şeklinden şemalinden haberdar olmasına sebep olan insan faktörünü ve televizyon faktörünü söylemek gerekir herhalde. Pek çoğumuzun evinde puro içen insanlar yoktu ama, televizyon dizileri öğretim görevlerini hakkıyla (!) başarıyorlardı!

Her daim çocukluk ve bilinç altından dem vuran psikologlar bu konuyu da araştırmalılar: Neden bu merete özeniyor çocuklarımız?

Sahi, televizyonlarımız onları kötü alışkanlıklara özendirmeyi nasıl başarıyorlar?

Aynı televizyonlarda belgeseller de yayınlanıyor ama kimse hayvansever olmuyor nedense.

Rulokat’tan, sosyal yaralarımıza geçiş, ancak bu kadar keskin olabilirdi.

Ömer Faruk Kocaağa

Okumakla meşgul olan yazar, sopayla kovalanıp yazı istenmesi üzerine ürküp 1-2 yazı yolladı, akabinde de yazar kadrosuna dahil oldu. Genelde toplum konularına eğilen bu yazar, ara sıra siz nadide okuyucuları güldürmeye çalışsa da, biz onu umutsuz vaka olarak görüyoruz. Çekinmeden yazdığı için dili biraz sansürleniyor ama yazıları sitemize ayrı bir renk katıyor.

Sevebilirsin...