Küçük ve güzel ağaçlar

Küçük ve güzel ağaçlar

Yıllar önce eğitim için bir başka şehire gittiğimde yeni başladığımda, kendimi büyük bir boşlukta hissetmiştim. Alıştığım şehirden bir anda koparılmak, ailemden, arkadaşlarımdan ayrı kalmak; bir süre gerçekten bocalamama yol açmıştı. İlk günler, hiç geceler gelmesin istedim mesela. Çünkü karanlık bütün ağırlığıyla şehrin üzerine çöktüğünde, gönlüm yangın yerine dönerdi. Ağlamasam da, en azından ağlamaklı olurdum.

Okulun ilk haftasında, bir gün tıkış tıkış kalabalık olan minibüsün üst demirine tutunmuş yolculuk yaparken, onu görmüştüm: yoldan 10 metre kadar ileride, bomboş uzanan yeşilliğin tam orta yerine dikilmiş, küçük ve güzel bir ağaç.

Yol kenarına paralel iki ana dal vermişti ve bu dallardan ayrılan mini mini dallar da çok hoş bir görüntü veriyorlardı. Ağaca yaklaşırken ve ağaçtan uzaklaşırken bakıldığında alelade bir ağaç gibi görünse de, tam hizasından geçerken bakıldığında, tek kelimeyle muhteşem görünüyordu.

Sabahın erken saatlerinde, arkasında henüz yükselmeye başlamış güneş ve aşağısında ufka kadar uzanan şehir, kitap kapaklarını süsleyecek, fotoğraf dergilerinde yer alabilecek bir manzara sunuyordu bana.

Ağacı ilk defa fark ettiğimde, uzun süre gözlerimi ayıramadığımı ve kendi kendime “Bu kadar güzel bir ağacın böyle yol kenarında ne işi var?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Bir de bir gün profesyonel bir fotoğraf makinesiyle yanına gidip, bu manzarayı fotoğraflamayı kafama koyduğumu.

Günler boyu, kasten minibüslerin sağ tarafında yolculuk etmeyi tercih ettim. Yanından geçerken bu eşsiz manzaranın tadını çıkarmak için. Bir anlamda, gördüğüm bu manzara, o günlerdeki yalnızlığımı gidermeye yetmiş, hüznümü dağıtmam için bir sebep olmuştu.

Birkaç kere, beraber yolculuk yaptığımız arkadaşlarıma, o ağacı gösterecek oldum, ne kadar güzel göründüğünü fark etsinler diye. Hiçbiri o ağacı, benim gördüğüm gibi göremedi, benim sevdiğim kadar sevemedi.

Aradan zaman geçti. Bulunduğum şehre alıştıkça, iç dünyamda bazı savunma mekanizmaları geliştirdim. Akşamları hüzünlenmesine hüzünleniyordum ama, artık bu hüznümü kendimden bile saklamayı başarabiliyordum.

… ve artık, yoldan geçerken o ağaca bakma ihtiyacı duymuyordum.

Geçen aylar, pek çok şeye bakışımı değiştirmeme sebep olduğu gibi, ağaca bakışımın da değişmesine yol açmıştı. Artık o ağaç da, yol boyunca gördüğüm pek çok ağaçtan farksızdı. Evet, gerçekten güzel bir görünümü vardı ama, ondan daha güzel ağaçlar da vardı aynı çevrede.

Bazen, darda kalmış, sıkıntıya düşmüş birileri için, bir süreliğine de olsa küçük ve güzel ağaçlar gibi oluruz: Birer mutluluk kaynağı. Böyle bir durumla karşılaşırsanız şunu asla unutmayın:

Birileri için mutluluk kaynağına dönüşmeniz, ne sizin özel birisi olduğunuzu gösterir, ne de bu pozisyonunuzu asla kaybetmeyeceğinizin teminatını verir.

Yol kenarındaki küçük ve güzel bir ağaçtan çok da farkınız yoktur. O insanlar size, çevrelerindeki çoğu insandan farklı bir gözle bakarlar ve sizde kendilerini mutlu eden bir şeyler bulurlar. Bir anlamda, bir süreliğine, sizde diğerlerinin göremediği güzellikler görürler.

İşin komik tarafı, bunun için bu güzelliklerin sizde bulunuyor olması bile gerekmez.

Fırsatı iyi değerlendirebilirseniz, size o dar zamanlarında ihtiyaç duyan insanlara yüz çevirmezseniz, o zor günler geçtiğinde, size değer vermişler tarafından güzel hatırlanırsınız.

Marifeti kendinizde görür, böbürlenirseniz, insanlar, ilk fırsatını bulduklarında sizden uzaklaşır, bir daha da yanınıza yaklaşmazlar.

Ömrümüz boyunca binlerce küçük ve güzel ağaç görüyoruz.

Kaç tanesini, tatlı bir tebessümle hatırlıyoruz?

Sahi, kaç tanesi hakkında güzel şeyler yazıyoruz?

Sevebilirsin...

1 Yanıt

  1. mitat cansev dedi ki:

    Ellerinize saglik. Yazilis amacini bilemem ama bana cevreye daha duyarli olmayi hatirlatti