Yoğun Bakarken Kaybetmememiz Gerekenler

Merhaba sevgili okurlarımız. Uzun bir süredir Opereyşın’a yazı kaleme almıyordum. Özlem ve okur baskısına daha fazla dayanamayıp yeniden yazılarıma başlamaya karar verdim. İlk yazımla sizlerleyim. Umarım uzun soluklu olur. Yorum ve paylaşımlarınızı bekliyorum.

Her mesleğin etiği önemlidir. Dikkat edilmeli ve mümkünse kontrol altında tutulmalıdır. Bu kontrolün öncelikle bireyin vicdanında yapılması arzu edilendir ancak tamamiyle de günümüzde yozlaşmaya başlayan vicdanlara bırakmamak gerekir. Hiç şüphesiz insanlarla doğrudan iletişim halinde bulunulan branşlarda (hukuk, bankacılık, öğretmenlik, emniyet vb.) bu mekanizma öne çıkar. Hele hele sağlık gibi en hassas bir konuda insanlara ulaşan meslek gruplarında daha da büyük bir önem taşır. Bu bağlamda tıbbi kurumlarda çalışan profesyonellerin (hekim, hemşire, personel, sekreter, güvenlik görevlisi vs.) bu yazdıklarımı dikkatlice okumasını rica ediyorum.

Bu konuyu tabii olarak kendi mesleğim perspektifinden işlemeye çalışacak olsam da mesai paylaştığımız sağlıkla ilişkili diğer meslekler de benzer açıdan değerlendirilebilir.

Tıp fakültelerinde öncelikle insanlara zarar vermemek öğretilir. Yapacağınız tetkiklerden uygulayacağınız tedaviye kadar her adımda “hastanın” mutlak yararı hedeflenir. Batı tipi hekimlik anlayışında bu mesleki etik bakış açısı büyük ölçüde yeterli olur. Buna ek olarak ülkemizde doğu tipi insana yaklaşım da ailede öğretilegelmiştir. Bu öğretide bireye/hastaya ve nihayet ölüye saygı vardır.

Günlük iş yoğunluğunda bazı şeyler atlanabiliyor ya da gereken/beklenen titizlikle yapılmayabiliyor. Bu noktada gün sonu bir muhasebe yapılması sahip olunan vicdani değerleri kaybetmemeye yarar.

Tüm bunlar genel yaklaşım ve günlük pratikte çeşitli oranlarda da olsa büyük ölçüde tatbik edilmekte. Ancak bir ince nokta var ki o da herkesin en hassas olduğu ve en hassas şekilde yaklaşması gerektiği bir yer: Yoğun bakımlar.

Uyanık, yatan, ayakta hastalara belirli standartlarda iletişim kursak da yoğun bakımda uyuyan, uyutulan birçok hasta takibi sırasında, hastadan doğrudan bir geri bildirim alınmadığı için bazen gerekli incelikler yerine getirilemeyebiliyor. Medyada evirilip çevirilen istisna (ve kesinlikle vahşice) kötü muamelelerden bahsetmiyorum tabi. Ama hastanın kendisini ifade edememesi onun diğer yatan hastalardan daha az ciddiye alınması anlamına gelmemelidir. Aksine özellikle yaşam ile ölüm arasında zorlu bir süreçten geçen hastaya saygımız çok daha fazla olmalıdır.

Artık batı tipi tıp pratiğinde bile kişisel etik kaygının dışında hastanın bütünlüğüne ve şahsiyetine saygı da öne çıkmakta. Bunda elbette kültür sınırlarının kalkması ve doğu kültüründe yetişmiş ve batı tıbbı okumuş doktor ve hemşirelerin batıda çalışmaları ve eğilimleri değiştirmeleri büyük rol oynuyor.

Yoğun bakımlarda görev yapan ya da orada bir işlem ve değerlendirme için bulunan hekimlere ve tüm sağlık çalışanlarına şu hatırlatmalarda bulunmalıyız: Hastaların entübe olması (solunumunun makineye bağlı olması), uyuyor olması sizin ona sağlıkçı olarak sorumluluklarınızı nasıl değiştirmiyorsa, hastaya yaklaşımınızı da değiştirmemeli. Nasıl her hastanın yanına gittiğinizde neden orada olduğunuzu ve ne yapacağınızı açıklamanız gerekiyorsa (bunu yapmıyorsanız kendinizi çok ciddi bir sorgulamaya alın) sırf hastanın “duymayacağını” düşünmeniz bunu değiştirmemeli. Çünkü bu hastalar çok değişken bilinç düzeylerinde olup siz yanına gittiğinizde sizi duyup ne yaptığınızı fark edebilir halde olabilirler. Evet belki o durumdaki bir hasta için sözlerinizin tedavi edici yönü sınırlı olabilir ama sınırlı mesleki tecrübemin bana gösterdiği kadarıyla hasta ne kadar kötü durumda olursa olsun ona selam vermeniz, kendinizi tanıtmanız, yapacağınız işin ona faydasını anlatmanız, sonrasında iyi dileklerle yanından ayrılmanız hastaya olduğu kadar size de pozitif katkı sağlar.

Robotlara bile vatandaşlık ve kişilik verildiği bir asırda insana saygı ve hassasiyetin zirvede olması çok da uçuk bir düş olmasa gerek. Toplumlar birey düzeyinde iyileşip toplu halde yozlaşır. İnsana saygıyı her yaş ve meslekte hakim kılmak ellimizde. Haydi kendimizden başlayalım!

İsmail Sarbay

Hekim. Opereyşın'ın kurucu ortağı ve isim babası. Görseli yazıya tercih etmesiyle tanınır. Hobilerine titizlikle sarılır.

2 Yanıt

  1. Kader Saran dedi ki:

    Çok güzel anlatmışsın doktorcum.Keşke tüm sağlık personeli senin gibi düşünüp bunu uygulasa.Tıp okumayı düşünen oğluma ben de hep bunları anlatıyorum bir hemşire olarak.Ona da okutacağım mutlaka.Kalemine sağlık Vicdanlı insanlarla karşılaşmak dileğiyle

  2. Eda Bahadır dedi ki:

    Merhaba, oldukça açık ve net yazılmış bir metin, umarım sağlık çalışanları için olduğu kadar diğer sektör çalışanları da gerekli mesajı almışlardır.. Teşekkür ederiz