Fatih

Fatih’in kömür kokan dar sokakları tanır beni.

Kimliğini yitirmemiş vakur caddeleri tanır.

Bak! Polikliniğimizin ebe ablası, station tipi ambulans arabayla hemen şu köşede beliriverecek az sonra.

Alt komşumuz bakkal amca Hacdan yeni dönmüş. Hayaller kurarak, yenice aklar düşen sakallarını sıvazlıyor.

Aygaz kamyonu biteviye söylüyor aynı şarkıyı…

Sokakta neşeyle oynuyor, sokakta oynayan son nesil olacaklarından habersiz çocuklar.

Geçim derdi çeken babalar, ellerinde kömür poşetleri ile evlerine yürüyorlar. Ki poşetlerinden daha ağır yüklendikleri sıkıntılar.

Çatlamış elleriyle bez yıkıyor analar. Devam sütü, vitamin desteği, yenidoğan bezi nedir bilmiyorlar.

Hepsi beni hatırlar.

Merdiven basamaklarında mis kokulu fesleğenler, içinde çocuklar yıkanan kırmızı leğenler, Fatih Camisi’nin bahçe duvarları, Atpazarı’ndan yayılan yemek buharları, Horhor’da plastik kılıçlar satan pazarcı, herkesin gözünde o bilindik sancı…

Ben hepsini hatırlarım.

Acaba bir tek ben mi unutmam onları?

Bilemem.

Ama iyi bilirim, bir tek onlar beni unutmazlar.

Her gece başımı yastığa koyduğumda, misafirim olur; beni sabaha kadar uyutmazlar.

Dil Seçenekleri

Opereyşın, çok dilli bir içerik sitesidir. Bu yazıyı okuyabileceğiniz diğer dil(ler):

English: Fatih

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...