Oyunlar hayatımızı nasıl değiştirdi?

Oyunlar hayatımızı nasıl değiştirdi?

Bilgisayar oyunları… Yıllardır, çocuğu – genci milyonlarca insanı bilgisayar başında tutan en önemli sebep. Başlarda kategorileri birbirinden keskin hatlarla ayrılabiliyordu belki ama, geçen yıllar içerisinde onlarca kategoride binlerce oyun piyasaya çıktı.

Her bilgisayar oyununun kendine göre bir hikayesi, oynama şekli ve tarzı var. Ancak her ciddi bilgisayar oyununda iki özellik mutlaka bulunuyor: Yeniden oyuna başlama hakkı ve hile kullanabilme.

“Hile” derken, serverlarda oynarken rakipleri yenmek için kullanılanlardan bahsetmiyorum. Para, can vs. kazandıran ve bireysel oyun esnasında kullanılan hilelerden bahsediyorum. Bilgisayar oyunlarındaki bu hilelerin bir kısmı, hazırlanan yamalarla oyuna direkt müdahale edilerek kullanılıyor. Bir kısmı ise, zaten oyun yapımcılarının birazcık gizleyerek oyuna yerleştirdiği “özellikler”. Hasılı meşrular.

Dedelerimizin liseli çağlarıyla ilgili anlattıklarını hatırlıyorum. Hemen hemen bütün hikayelerde dikkatimi çeken ve sizin de hatırlayacağınızı düşündüğüm bir özellikleri varmış o yıllarda: Hayatı ciddiye almak.

Evet, eskiler hayatı ciddiye almışlar. Mesela, çoğu, okul bitirmenin ne kadar önemli olduğunun bilincine vararak, oldukça zor şartlarda okumuşlar. Yetmemiş, paraya sıkıştıklarında çıkıp bir şeyler satmışlar. Oradan, buradan arttırabildikleri paralarla bir kaç parça yiyecek vs. satın alıp evlerine koşmuşlar. Cep telefonlarının, görüntülü iletişimin, internetin olmadığı zamanlarda, okumak veya çalışmak için, evlerinden çook uzaklara gitmeyi göze almışlar.

Her yaptıklarını anlatmaları gerekmiyor. Maziden kalmış fotoğraflar, bembeyaz olmuş saçlar, yetiştirdikleri çocuklar, ulaştıkları noktalar; yaşadıklarının ispatı.

O günlerde hepsinin tabî birer hayat tarzı olarak yaptıklarını, bugün şaşkınlıkla karşılıyoruz. Benzerlerini yapan çocuklarla ilgili, “Çok olgun çocuk” diye konuşurken, ister istemez ailesinin durumuna bir göz atıyoruz. Yazılı bir kural yok elbette ama, “Ailesinin durumu iyi olsa, bu kadar çalışır mıydı?” diye de akıllarımıza geliyor zaman zaman.

Peki, geçen 40 yıl içerisinde neler değişti ki, o zamanlar hemen herkesin yaptıklarını, çok nadiren gençlerimizde görür olduk?

Cevap şu: Pek çok şey değişti. Yaşam tarzımızdaki köklü değişiklikler için, bu yazıya veya bir kaç yazıya sığamayacak uzunlukla sebepler sıralanabilir. Ancak bu kadar ayrıntılı bir inceleme, sanırım sosyolojinin sahasına giriyor.

İsterseniz, sadece sebeplerden birini söyleyelim ve geçelim: Bize göre bu sebeplerden biri de, bilgisayar oyunları.

“Hayda!” dediğinizi duyar gibiyim. “Yine mi suç onlarda!”

Yazının başında, bilgisayar oyunlarının 2 özelliğini söylemiştik: Yeniden oyuna başlama hakkı ve hile kullanabilme.

“Ölürsen veya batarsan, takma kafana, yeniden oyuna başlayabilirsin” ve “Sıkışırsan, para bulmanın bir yolu vardır.” cümleleriyle açıklayabiliriz bu iki özelliği.

Gerçeğe çok yakın grafiklerle, aslında gerçek hayatta olması mümkün olabilecek hikayeleri oynarken, bu iki özellik de her zaman yanınızda oluyor.

Neredeyse konuşmaya başladığı andan itibaren, günde en az bir kaç saatini, diğer bütün akranları gibi bilgisayar oyunları başında geçiren çocuklarımızın bilinç altına bu iki özellik o kadar giriyor ki, ilerleyen yıllarda da bu iki özellik yanlarındaymış gibi hareket ediyorlar.

Çok hayal kuruyorlar.

Hadlerinden fazla risk alıyorlar.

Ödeyebileceklerinden çok daha fazla harcamalar yapıyorlar.

Sürekli çalışma alanları değiştiriyor ve bir türlü hayallerindeki işi bulamadıklarını söylüyorlar.

Hep başarılı insan hikayeleri okuyor, aynı yola girip de batan insanların hikayelerini kâle almıyorlar.

Hasılı, çoğunlukla hayatı oyun, kendilerini de oyun karakteri sanıyorlar.

Unuttukları bir şey kalıyor: Gerçek hayatta, yapılan hareketleri geri dönüp düzeltmek veya “ekrana bir kaç cümle yazarak” çok daha iyi bir hale gelmek mümkün olmuyor.

… ve bir ayrıntıyı daha atlıyorlar:

Bilgisayar oyunlarını her zaman bir kişi kazanıyor.

Hayat ise multiplayer oyun değil. Her koyun, kendi bacağından asılıyor.

Sona gelindiğinde, kazanan ve kaybedenler değil, kazananlar ve kaybedenler oluyor.

Sevebilirsin...