Kar Yağışı
– Anne!..Anne baksana kar yağıyo… N’apıcaz?..
– Yavrum n’olacak? Yağıyorsa yağıyor ne güzel…
– Anne olur mu? “Karakış bastırıyor, zor hava koşulları geliyor.” diyolar ya hep haberlerde… Afet geliyor galiba, sen ne diyosun?
(…)
Evet biz korkmasak da yeni doğan çocuklar veya onların çocukları kardan korkacak sanırım. Çünkü karı felaket olarak tanıtıyoruz. Doğduğu andan itibaren her Türk genci kar yağışını; yolların kapanması, ulaşımın güçlüğü ve tabii okulların tatil edilmesi -veya ilginç yöneticiler sayesinde edilmemesi- ile bütünleştiriyor kafasında. “Kar gerçekten felaket midir? Kar yağışı kötü günlerin habercisi midir?” Hafızalarımızda konu tazeyken bir daha düşünelim.
“Karın şusu kötü, busu kötü” demeden önce iyi yanlarına bakalım… Sadece evinizden kar yağarken izlediğiniz manzaraları düşünün. Sizce melekler gökten her bir kar tanesini indirirken, bunu felaket olarak algılamak saçmalık değil mi? Yalnızca incelenlendiğinde bile her birinin sanat eseri olduğu anlaşılan birbirine benzemeyen taneleri mi felaket, karın?
Kar yağdığında bir gece vakti elinizde sıcak bir içecekle dışarıda yürüyün. Gerçekten bunu yapın, sadece bu bile karın ne güzel olduğuna sizi inandıracak. Benim gibi kansızlığınız varsa, çabuk üşümeye meyilliyseniz bile ince giyinin. Veyahut ailece kar topu oynamaya veya kardan adam yapmaya çıkın. Çektiğiniz fotoğraflara bakıp çok güzel dakikalar geçirdiğinizi fark edin. Eğer hafif deliyseniz, sizin gibi davar (benim arkadaş grubum) arkadaşlarınızla boş bir alanda maç yapın. Oyun cıvıdığında (ki haliyle hemen cıvıyacaktır), oyunu Amerikan futboluna çevirin her düşenin üstüne atlayın, karambol yapın. Arbabanız varsa dört camı açıp boş yolda ilerleyin, arabanıza kar ve soğuk dolsun (Gerçekten hasta olmaya değer). “Eğer tüm bunlar bana uymaz, ben karamsarım, eğlenceye gelemem” diyosanız – ki bunun meali amiyane tabirle “Tırtım ben, yaşlandım zaten. Bi de ağır imajımızı zedelemeyelim”dir – ilk önerilerim gerçekten karın güzel bir şey olduğuna sizi inandıracaktır.
Tabi kar yağışının hep güzel yanları olacak değil ya, kötü yanları da var. Burada söyleyeceklerim, öyle idarecilerin zaafları sayesinde açılamayan yollar, mahsur kalan insanlar değil. Aslında bütün bunlar da, başta belirttiğim gibi, kar yağışına afet niteliği vermiyorlar. Zaten karın afet olmadığını anlatmaya çalışıyoruz.
En büyük problem, karın erime sürecidir. Her yer vıcık vıcık olur, gece soğuk yüzünden akan sular donar ve siz gerçekten karın felaket olduğuna inanmaya başlarsınız (ama durun felaket değil). Bu bile toplumumuza yeni şeyler kazandırmıştır. Mesela iki kişi böyle bir yerden geçerken, biri önden gider ve arkadakine “Benim bastığım yerlere bas” der.
Yine evinizin önünde boş bir arazi varsa -ki benim var- bir çift gelir ve bıçkın delikanlı sevdiceğine onu sevdiğini ispatlamak için “Seni seviyorum bilmemkim” yazar karın üstüne… Sizin mükemmel manzaranız berbat olmuştur bile. Hatta bir ara bu olayı abartıp, apartmandan bi manyak, “Günaydın C9” yazmıştı. bloğun önüne. Biz de içten içe “Sana da günaydın eşşek sıpası” diye söylenmiştik.
Neyse konuyu fazla uzatmayalım. Bir kaç örnekle karın güzel taraflarını göstermeye çalıştık. Eğer karın felaket olmadığına inandırabildiysek ne mutlu bize.
“Bu yazıyı çocuklarınıza da okutun” diyerek, zeka seviyenizi zorlayacak (!) bir espri yapmadan gidiyim.
cidden yaa neredeyse yarın kar yağacak diyen hava durumuna surat yapıyodum.. son dakikada yetişti bu yazı.. 🙂
Kar artık o kadar uzak ki! O kadar şikayet ederdik-edilirdi, hasret kaldık bu sene resmen 🙁 Güzelliğinden, eğlencesinden mahrum kalmamız bir yana, bir de susuzluk gibi bir sorunla yüzyüze getirdi hepimizi. Seneye güzel güzel yağar umarım, ama insanız biz yine şikayet ederiz :)) Öyle değil mi?