Utanmaza, yağmacıya polis ne yapsın?
İstanbul’da geçimini taksicilikle sağlamaya çalışan bir taksici esnafıyım. İstanbul’da sel felaketi sonrası yağmacıların hale yüz kızartıcıydı. Gazeteler bunlar insan olamaz yazıyordu. Doğruydu, o gün sel üzerinden bir parça mal kapabilmek için neredeyse sele kapılacak olan aç gözlülerin çapulculuğunu ibretle izledim…
Doğruydu… İnsanlarda utanma duygusu kalmamıştı. Siz onları yağmur yağdığı ve İstanbul’u sel bastığı için ortaya çıktıklarından dolayı görebildiniz. Oysa bu utanmaz tipler şehrin her tarafında çıkıyor karşımıza…
Bu sefil zihniyeti, hangi eğitim sistemi yetiştirdi… Bunlar, hangi ahlakın, hangi geleneğin temsilcileri anlamadım…Ben de size ekranlarda görmediğiniz utanmazlardan anlatacağım… Bu sel felaketinden iki üç gün önceydi…
Mübarek Ramazan günü oruçlu oruçlu evime ekmek götürmenin peşindeyim. Zaten pek iş yok. İnsanlar taksiye eskisi kadar binmiyor… Korsanlar işimizi yarı yarıya azaltmış…
Derken bir yolcu aldım…
“Halkalı’ya gideceğiz” dedi.
Eyvallah… Bastım Halkalı’ya… Yol boyu herkesle de konuşulmuyor. Bazen müşterinin isteğine göre takılıyoruz… Vakit ikindiye yaklaşıyor. Adam arabadan inerken dedi ki:
-Biraz beklersen, seninle geri döneceğim.
-Fazla sürmez değil mi?
-Yok yok, on dakkaya gelirim…
Dedim ki içimden, “Nasıl olsa iş yok. Bekleyim bari…”
On dakkanın adı var… On dakka oldu onbeş dakka… Oldu yirmi beş dakka… Adamın geldiği falan yok… Paramı da almış değilim. Edemedim, çıktım adamın girdiği binaya… Karışık yerler… Neyse buldum adamı. Dedim ki:
-Kardeşim, işimiz var. Bu kadar taksi bekletilmez ki…
-Tamam be babam… Az kaldı… Geleceğiz… Allah Allah… Hemen geliyoruz, hemen…
Ne de olsa mekanları… Ya sabır… İndim aşağı… Biraz daha bekle… Yok… Biraz daha… Yok…
Arkadaş Allah sizi inandırsın tam bir buçuk saat beni beklettiler… Şu işsizlik ortamında bir taksinin bir buçuk saat bekletilmesi ne demektir, taksici milleti bilir. Mahvolmuştum… Oruçluyum bir yandan, küfür etsem edemem… Aziz mübarek gün… Ya Rabbi nerden bittiler başıma… Neyse… Bir kişiydi, üç kişi olarak indiler aşağıya. Bindiler taksiye:
-Güngören’e gidiyoruz…
Ya sabır dedim… Sinir küpüyüm. Onlar konuşuyor kendi aralarında… Trafikte, dur kalk geldik adrese… Ne dese beğenirsiniz taksiye ilk binen utanmaz:
-Ya üstümde para da yok ya…
Sonra arkadaşlarına döndü öylesine:
-Ya sende var mı ya?
-Bende para ne gezer abi…
Ötekine seslendi:
-Ya sende de mi yok ya?
Bunlar sahtekardı… Utanmaz insanlardı… O an ikaz cihazımdan aradım “155 polis imdat”ı… Allah polisimizden razı olsun… Anında damladılar adrese… Anında… Durumu anlattım memur beylere… Anlatsak ne olacak, insanda utanma olmayınca… Polis memurlarının karşısında birer beyefendi olup çıktılar iyi mi… Canımlı cicimli… Şaşırmamak elde değil… Param yok diyen o iki kişiden biri hemen kartvizitini çıkardı… Polisin gözü önünde, özürler diledi ve dedi ki:
-Canım kardeşim… Bak kartın arkasına yazıyorum… Arkadaşın toplam borcu ne kadar? 65 TL… Yarın gel bu kartvizitle yazıhanemden al… Hiç parandan endişe etme…
Polisi de ikna etmiş oldular. Benim elime de kartviziti verdiler… Ne yaparsınız? Adresi polis kaydettiği için ertesi gün gittim de paramı alabildim.
Böyle utanmaz tipler yaşıyor bu koca kentte… Siz onları sel geldiği için ortaya çıktıklarında gördünüz… Biz her gün onlarla yüz yüzeyiz… O kadar utanmaz var ki…
:.
Rumuz: “taksici” -İstanbul
Türkiye Gazetesi
ilginç , 10 liranın 20 liranın üstünden artan 1-2 lira için hiç bozukluğu olmayan taksiciler, mağdur vatandaşlar…Böyle müşteriler , mağdur taksiciler… Demekki olay taksiciler, vatandaşlar değil. İnsanlar, insansılar…
Size aynen katılıyorum. İnsanın kimliği değil gerçek kişiliği önemli.
“Nice insanlar gördüm üzerlerinde kıyafet yok.
Nice kıyafet gördüm içlerinde insan yok.”
Hazreti Mevlana