Kategori: Edebi Hezeyanlar
Geçenlerde bir akıl hocası bana hayatla ilgili bazı sorular sordu: Şu an senin için neler yolunda gidiyor? Hangi alanlarda zorlandığını hissediyorsun? Yakın zamanda öğrendiğin bir şey var mı? Sonunda, beklemediğim bir soru sordu:
Zor zamanlardan geçiyorsun, değil mi? Her sabah zor kalkıyor, her gece zor uyuyorsun. Gün doğmadan günlerin geçiyor; gökyüzü mavi, ağaçlar yeşil, dostlar yoldaşmış gibi gelmiyor. Acılı yemekler dilini yakmıyor, tatlı yiyecekler de zaten tat vermiyor.
Dünyanın küçük bir yer olduğunu her zaman duyuyoruz. Kendi yöntemiyle, sosyal medya dünyayı daha da küçük bir yer haline getiriyor. İstediğimiz zaman pratik bir şekilde küçük ekranlarımızı dolduran bilgilerle, dünya avucumuzun içine sığıyor. Son olaylara, yalan...
Serin bir İstanbul akşamında, İstiklal’in şatafatlı ortamına inat, Taksim’in orta yerindeki bir derslikte bir araya gelme iradesini sağlayabilmiş, çoğunluğu sağlık çalışanlarından oluşan bir Yüksek Lisans grubuna ders veren Sağlık Yönetimi profesörümüz, sağlık çalışanlarının hastalara “profesyonel” davranmaları...
Bugün de iyi iş çıkardın… Bir yumurta gibi hissettiğim çok günlerim oldu. Kabuğu pürüzsüz ve temiz görünen, içi darmaduman ve belki de çürümüş bir yumurta gibi. Neyin ne olduğunu görmek için, kabuğu kırmanız gerekirdi, sanırım, ancak...
Babamın dolabında bir taş parçası bulmayı beklemiyordum. Beyaz çoraplar mı? Tabi ki. Beyaz iç çamaşırları mı? Tabi ki.
Evet, evet, sana söylüyorum. İş yerinde kendi işi olmayan bir iş yanlış yapıldığında, bunu düzeltmenin kendi “görevi” olduğunu düşünen sana… Bir arkadaşıyla yollar ayrı düştüğünde, yeniden bir araya gelmek için bir daha, bir daha, bir daha...
Kaldırımdan inip birkaç adım geri gittim, yukarıya baktım. Sokağın ortasında ellerimi ağızımın kenarına dayayarak üst kata bağırdım: “Teresa!”. Gölgem ay ışığından korkmuş gibi ayaklarıma sığınmıştı. Birisi yanımdan geçerken tekrar bağırdım “Teresa!”. Adam yanıma geldi ve “Eğer...