Kelime İşlemci ile Yazılan İlk Roman
Fazla geriye gitmeye gerek yok. Daktilonun kullanıldığı dönemi düşünün. Bir roman yazarı, defalarca düzenleme yaptığı el yazısı bir sayfanın son halini aldığına inanıyor ve bunu daktilo ile yazıya döküyor. Sayfayı tamamladığında, hedefine doğru bir adım daha atmış olmanın rahatlığıyla derin bir nefes alıyor. Ama o da ne? Yazı daktilo edilirken, bir kelime yanlış yazılmış. Peki şimdi ne olacak? Elbette sayfa yeniden daktilo edilecek. Daha sonra yeniden ve yeniden… Ta ki tamamen doğru olana dek.
Mark Twain‘in Life on the Mississippi adlı eseriyle başlayan daktilo dönemi, kelime işlemcilerin devreye girmesiyle sona erdi. Sahi kelime işlemci ile yazılan ilk roman hangisiydi?
The Bomber. Deighton’ın 1970‘de MTST‘nin yardımıyla yayımladığı ve 2. Dünya Savaşı‘nı konu alan bu kitabı, edebiyat camiasında dijital çağın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Kitap, Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından yapılan bir baskını; İngiliz ve Alman, asker ve sivillerin gözünden anlatıyordu.
Bomber 1970 yılında yayımlandığında büyük bir kesimden övgü toplamıştı ve bugün Birleşik Krallık’ta, 2. Dünya Savaşı ile ilgili gelmiş geçmiş en iyi kitaplardan biri olarak kabul ediliyor.
1968 yılında, kitapları satış rekorları kıran roman yazarı Len Deighton‘ın daktilosunun bakımını yapan IBM teknisyeni, Deighton’ın kişisel asistanı Bayan Ellenor Handley’nin, onun henüz çıkmamış kitabının taslağını defalarca yeniden yazmak zorunda kaldığını öğrenmişti. Teknisyen IBM’in bir makinesi olduğundan ve bu makinenin yazım sürecini kolaylaştırabileceğinden bahsetti. Bu makine önceden, Deighton’ın Merrick Square’deki evinden çok da uzak olmayan, Londra’daki ünlü kültür merkezi South Bank of the Thames’teki ultra modern Shell Centre‘da kullanılıyordu.
Deighton’un gözleri parladı. Acba bahsedilen bu makine, işine yarayabilir miydi? Siparişini verdi.
Birkaç hafta sonra, Deighton’ın bakışları altında, işçiler 90 kilogram ağırlığındaki yükü vinçle içeriye alabilmek için evin pencerelerinden birini sökmeye çalışıyorlardı. Satın aldığı makine, IBM’in MTST (Magnetic Tape Selectric Typewriter) isimli, Avrupa piyasasında MT72 ismiyle satılan makinasıydı. “Yaşadığım yerdeki yapraklarla kaplı meydanda dikilmiş halde bütün bu olan biteni izlerken, bir an şüpheye düştüm. Acaba doğru şeyi mi yapıyordum?” diyor 84 yaşındaki yazar, geçenlerde attığı elektronik postada.
“Kitap yazmak için çok sıradışı bir yol seçtiğimi düşünmeye başlamıştım.”
MTST’nin Deighton’ın evine gelmesinin hemen ardından, Bayan Handley’in makineyi tanıma çalışmaları da başladı. Handley’in makineyi kullanmakta ustalaşması oldukça kısa sürdü. Artık yazım sürecindeki rolü kısıtlanmış olsa da, cihazın sağladığı kolaylıklar onu da memnun etmişti.
İlk teknolojik cihazların çoğu gibi, MTST de hibrid bir üründü. Diğer cihazla birlikte çalışabilecek şekilde tasarlanmış iki ayrı cihazdan oluşuyordu. Bir yandan Selectric’in yazma mekanizmasıyla sayfaya bir harf basılıyor ve bu harf aynı anda bir manyetik bant kartuşuna da kaydediliyordu. ekran yoktu. Ancak sayfadaki hatayı düzeltmek için silme tuşuna basmak, manyetik bant kartuşundan da silinmeye sebep oluyordu. Yazım tamamlandığında, tek bir tuşa basarak, dakikada 150 kelime yazılacak şekilde sayfanın son hali basılabiliyordu. MTST, ABD’de 10.000 $ gibi bir fiyata satılıyordu. Deighton ise zamanla değerinin düşeceğini düşündüğü bu makineyi kiralamayı tercih etmişti. Maikne, özel işaret kodlarına izin veriyordu. Böylece Deighton’ın asistanı, düzenlenecek yerleri yazım sırasında işaretleyebiliyor ve bu noktalara daha sonra kolayca dönebiliyordu.
Deighton’ın teknoloji merakı ilerleyen yıllarda da devam etti. Sonraları terfi ettiği Olivetti marka kelime işlemcisi ile yazdıklarının, elektrik kesintisiyle yok olmasından inanılmaz bir şekilde korktuğu için, bu makineye özel olarak yapılmış ilk kesintisiz güç kaynaklarından birine sahipti.
Aradan yıllar geçti. Bilgisayarsız ve özelde kelime işlemcisiz bir metin yazımı düşünülemez oldu.
Deighton hala yazıyor. Merak eder misiniz bilmiyoruz ama, artık PC kullanıyor.