Tek rakibi hava yolları: Burt Munro
Bir evin bir oğlu denir ya Burt da onlardan biridir işte. İkiz kardeşi doğumda (1899) ölünce ailesi adeta üzerine titrer.
Hekimlere sorarsanız bu cılız veled de gidicidir, utanmadan tarih belirler, ölmemiş çocuğa kefen biçerler…
Ama öldürmeyen Allah öldürmez.
Emekleme, tay tay, ilk mektep, orta mektep, kolej… Acaba bu yıl mı ölecek? Bu yüzden hoşça tutulur, bir dediği ikiletilmez.
Oyuncak araba, paten, bisiklet derken henüz 16 yaşında motosiklet sahibi olur ve dolu dolu keyfini sürer.
1920… Burt 21 yaşında bir delikanlıdır artık. O yıl 50 sterline bir Indian Scout alır ve mahalli yarışlara katılır.
Kah geçer kah geçilir, düşer kalkar adrenalin kovalar.
Bu arada yapacağı ufak tefek değişiklerle motorunu güçlendirebileceğini kavrar.
İlerleyen yıllarda tek eğlencesi motor toplamak olur, barakasına kapanır ve bu pis izbede modifiye ilminin kurallarını yazar.
Dünya yansa dert etmez, çimlerini biçmez, parmaklıkları boyamaz, sağa sola petrol varilleri, çıkma lastikler, paslı demirler atar. Çocuklarla arası iyidir, onları ciddiye alır, sorulardan sıkılmaz. Halbuki iyi bir örnek sayılmaz, lakayttır, tertipsizdir, zaman zaman ağzını bozar. Hepsi bir yana vakitli vakitsiz motorunu test eder, alemin sabah keyfine limon sıkar. Bu küçük ve sessiz kasabanın (Invercargill) sakinleri için dayanılacak şey değildir bunlar.
Sök Tak Sil Baştan
Neyse… Onun elinden geçen Indian roket gibi olur ve rakiplerine fark atar.
O pist, filan asfalt derken motoru paralamayı başarır. Emektar adeta isyan eder “tamam” der, “benden bu kadar!”
Şimdi bunu son vidasına kadar dağıtmalı ve sil baştan toplamalıdır. İlk işi vites kutusu ile oynamak olur, silindirler içindeki gücü kayıpsız aktarmaya bakar.
Kam millerini ikiden dörde çıkarır, valfleri yandan üste taşır. Volanlarla, pistonlarla oynar… Kendisi farkında mıdır bilmiyoruz ama motor teknolojisine çok şey katar.
Düşünebiliyor musunuz bir başına kalıp hazırlar, parça döker, tornaya sokar, eğeler, zımparalar… Zaman zaman “işte bu” deyip yumruğunu sıkarsa da çoğu defa başa sarar, çatlak dökümleri kül tablası yapar. Bu arada aerodinami üzerine kafa yorar.
Uzatmayalım… Orijinal 600 cc‘lik V motorlu bir Indian taş çatlasa 95 km hız yapar ama o gücü ve sürati ikiye katlar. Yeni Zelanda kuytu sahillerinde makinenin sınırlarını zorlar.
1957’de 750cc haline getirdiği motoruyla 230 km sürate çıkar.
1962’de 850cc ye yükseltilen alamet 288 km hız yapar.
1966 yılında hacmini 920cc‘ye çıkardığı canavarla adeta alçaktan uçar.
Büyük Hayal…
O yıllarda hız tutkunları ABD’de Bonneville Tuz Çölüne gelmekte ve maharetlerini sergileme fırsatı bulmaktadırlar. Daha da önemlisi burada yaptığınız sürat kayıtlara geçer, sizi klasmana alırlar. Evet bir keresinde 318 km/h ile polis radarına yakalanmıştır ama… Ama bu rekor bile olsa dikkate alınmaz.
Yeni Zelanda nere Amerika nere? Böyle bir işin masrafı boyunu aşar. Ama o kararlıdır, evini ipotek edip 2 bin dolar borç alır ve kırık dökük bir şileple yola çıkar.
İskeleden el sallayan bir kişi vardır sadece… Tekaüd maaşını ödeyen memure… Hoş o da bir başarı beklemez, vazifesini yapar kendince.
Ver Elini Amerika…
Sıkıcı bir yolculuktur bu, tıfıl tayfaların sulu şakalarına katlanır, kah patates soyar, kah bulaşık yıkar.
Gümrük ayrı derttir, orijinali 600 cc olan motor 950 cc’ye yükseltilmiştir ve kaportası Kızılderili kayığını andırır… Kuş desen değil, deve desen hiç değil. Böyle bir motor ne görülmüş ne işitilmiştir, memurlar hangi kategoriye sokacaklarını bilemez, tutulup kalırlar. Hem yarışmaya geldim diyen bir ihtiyara ne kadar inanmalıdırlar?
Bakın şu tersliğe ki dalgalı denizde yükler devrilmiş sandık kırılmıştır, motor biri iki çizikle kurtulur, halbuki ezilebilir de pekala.
Burt’un ilk işi kendine iyi kötü yürüyen bir külüstür (51 Chevrolet – 250 dolara) almak olur, motoru basit bir römorka oturtur, peşine takar.
Bu araba hem evi oteli olur hem de onu Los Angeles’tan taa Utah’a ulaştırmaya yarar.
Bin macera ile Bonoville Tuz çölüne gelir ama asıl çile orada başlar.
Hoş geldin, Geç kaldın
Bir kere kayıtlar kapanmıştır, bu saatten sonra onu yarışmaya alamazlar.
Hayda… Burada dikilip gelecek seneyi bekleyecek değildir ya.
Müsabıklar inatçı ihtiyarın azmine hayran kalır, organizasyon komitesi ile görüşüp önünü açarlar.
İkinci problem teknik heyetin önünde çıkar. Zira egzost izole edilmemiştir bu haliyle bacağını kebap yapar.
Frenler 50 yıl evvelinin teknolojisidir, paraşüt bulunmaz. Düşünebiliyor musunuz benzin deposunu mantar tıpa ile kapar. Dengeli de değildir, yüksek süratte yalpalamaya başlar. Kaldı ki dişlerini kazıdığı lastikler hiç güven vermez, ya patlarlarsa?
Hepsi bir yana 68 yaşındadır, kalbi tekler, prostatı tutar, reflekslerini de kaybetmiş olmalıdır ihtimal.
Bunlara rağmen “dokunmayalım eğlensin” moduna girer, “hadi sıra sende” buyururlar.
Burt Munro’nun yanmaz aşınmaz elbiseleri yoktur, uyduruk bir gözlük, tırıvırı bir kask. Zincir kapmasın diye pantolonun paçalarını çorabın içine tıkar. Nitekim daha ilk kilometrelerde gözlüğünün kayışı kopar, rüzgar gözlerini adeta kafatasına sokar. Sonra paçası açılır, keçeler kayar, egzost başlar mı direkt temasa? İhtiyar kurt, bacaklarını kavuran hararete rağmen 205.67 mph (çarpı 1609 eşittir “331” kmh) sürat yapar ve müthiş bir rekora imza atar. Belki daha da fazlası da mümkündür ama havagazı borusundan imal ettiği bir parça ritme dayanamaz, patlar.
Yıl 2008, aradan 40 yıl geçmiş. 1000 cc altında o rekor kırılamadı hâlâ…
Amerikan Efsanesi
Bildiğimiz arabalar vardı zamanında… Desotolar, Studebakerlar, Packardlar… Sonra Rambler, Datsun, Talbot, Simca, Tatra, Zastava…
Ve bindiğimiz motorlar… Planet, Norton, NSU, Zündapp, CZ, Jawa…
Bunları çoğaltabiliriz… Indian Motors mesela.
Efendim, Massachusetts’li George ve Oscar Hedstrom’un ilk Indian’ı yola çıkardıklarında Milwaukee’li S. Harley ve A. Davidson imalata başlamamıştır daha… Indian ilk olmanın avantajlarını kullanır, zaten korunan ve kollanan bir firmadır. Amerikan ordusuna hayli motor satar.
İlk seriler bisikletten bozmadır, taş çatlasa 50 km hız yapar. Ancak V motora geçince talep patlaması yaşanır (1920). Yılda 20 bin adetle dünyanın en büyük motosiklet üreticisi olur, ünlü Chief (büyük şef) ve Scout (kaşif) modelini piyasaya sunarlar.
Bu arada cihan harbi bitmiştir, Avrupa’dan dönen askerler motosiklet kültürünü de taşırlar. İsyankar kovboylar patırtılı atlardan pek hoşlanır, motorlarını adeta palanlarla eyerlerle donatırlar. Bir dizgini üzengisi eksiktir hani, heybelere kesik derilerle şekil yaparlar. Bunlar özgürlük savaşçısı gibi sunulsalar da asabi amcalardır, kiloludurlar, ayık dolanmazlar, durduk yerde hır çıkarırlar.
İşte Indian’ı efsane haline getiren Model 441 o yıllarda (941) üretilir, ki iri çamurlukları ve güçlü motoruyla (1265 cc 40 beygir) göz alan okkalı alamet 160 yapar. Gel gelelim yatırım hırsıyla ayaklanan patronlar yakalarını Britanyalı tefecilere kaptırırlar. Faizciler yaz günü şemsiye verir, yağmurda tipide ellerinden alırlar. Kalırlar mı cascavlak ortada?
Ve firma batar. 1953’de üretim durur, 1960’da kepenk kapatırlar.
(Anthony Hopkins’in başrol oyuncusu olduğu The World’s Fastest Indian filminde Burt Munro’nun macerası anlatılıyor.)
İrfan Özfatura – TÜRKİYE
isteyince olmuş:(