Değer mi?

Değer mi?

Değer mi?İnsanlar hep bir şeylere bağlanma ihtiyacı duydular. Nitekim herkes gibi biz de bir nesneye, bir kuruma, bir takıma, bir ülkeye ilgi duyup; o şeyin zümresinden olduğumuzu söyledik diğer insanlara. “Aidiyet duygusu”, belki de kendimizi daha güçlü hissetmemize sebep oluyor.

Bu bağlanma bazen çok ileri boyutlara gitti.

Bir görüş sahibi olduk ve bu görüşün karşıtı insanları öldürmeye gidecek kadar fanatik olduk. Evet insanlar bir şeye bağlanmadan rahat edemeseler de, bunu fanatikliğe dökme hatasına kolayca düştüler. Bir takım tuttuk ve o takım uğruna “yağmurlarda, çamurlarda” tribünlere gittik. Yetmedi karşı takım taraftarıyla kavga ettik.

O takımın yöneticileri bizim sırtımızdan para kazanırken ve muhtemelen gittiğimiz maçların sonucunu bizim kadar bile önemsemezken yaptık bunları.

İnsan psikolojisindeki yerini bilmesem de, aşikar bir şekilde ortada bu durum. Yani insanda bir zümreye dahil olma ihtiyacı var. Bir görüşün peşinden gitme, -ki görüşleri inceleyip birini seçmektense genellikle çevrenin görüşü seçiliyor- bir gruba üye olma bizim ekmeğimiz suyumuz gibi.

Hatta bazen bağlandığımız şeyler için her şeyimizi feda ediyoruz. Üye olduğumuz derneklere bağışlar yapıyor, daha da önemlisi, kıymetli zamanlarımızı harcıyoruz. Bize belki katsa katsa biraz saygınlık katacak bir gruba üye olduğumuz için onun faaliyetlerinde canla başla çalışıyoruz.

Çoğumuz bunlar yetmezmiş gibi bir de insana bağlandı. İnsanlara aşık olduk. Gözümüz ondan başkasını görmez oldu. Kalbimizde hep bir sızı oldu. Kimilerimiz abarttı ve o insan için birilerini veya kendini öldürdü.

Sevdiğimiz için maddi manevi bir çok kaybımız oldu.

Güya sevgi, bize mutluluk getirecekti.

Pek de öyle olmadı.

Sadede gelecek olursak: Başımıza gelen bir çok problemin kaynağı, bizim bir şeye çoğu zaman istemdışı bağlanmamızdan kaynaklandı. Faydalı bağlılıkların yararını inkar etmiyorum. Ama misal verecek olursak bir takımın aşırı fanatiği olmanın faydadan çok zararı olduğu ortada.

Peki bir şeye bağlanıp ona gereğinden fazla değer verip rezil durumlara düşmeye değer mi?

Değmiyor. Ama insan bunu iş işten geçmeden önce anlayamıyor.

Ömer Faruk Kocaağa

Okumakla meşgul olan yazar, sopayla kovalanıp yazı istenmesi üzerine ürküp 1-2 yazı yolladı, akabinde de yazar kadrosuna dahil oldu. Genelde toplum konularına eğilen bu yazar, ara sıra siz nadide okuyucuları güldürmeye çalışsa da, biz onu umutsuz vaka olarak görüyoruz. Çekinmeden yazdığı için dili biraz sansürleniyor ama yazıları sitemize ayrı bir renk katıyor.

Sevebilirsin...