Karar Verme Sürecinizi Geliştirecek 3 Kural
İyi bir karar vermek için, iki konuda bir fikre sahip olmanız gerekir: Farklı seçimlerin nasıl farklı sonuçların olabilirliğini değiştirdiği ve bu sonuçların her birinin ne kadar arzu edilir olduğu. Başka bir deyişle, karar verme, hem öngörü hem de yargı gerektirir.
Ama her ikisinde de nasıl daha iyi olursunuz? Öne çıkan üç kural var. Bunları takiben, seçimlerinizin etkilerini tahmin etme ve onların arzu edilirliklerini değerlendirme yeteneğinizi geliştireceksiniz.
Kural 1: Daha az emin olun.
Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman, elinde sihirli bir değnek olsa ortadan kaldıracağı ilk şeyin aşırı öz güvene olan eğilim olduğunu söylemiştir. Özellikle erkekler, zenginler ve hatta uzmanlar arasında olmak üzere her yerde mevcuttur. Aşırı öz güven evrensel bir olgu değildir: Kültür ve kişilik gibi faktörlere bağlıdır. Ancak, muhtemelen karar verme sürecinin her adımında kendinizi olmanız gerekenden daha iyi görüyorsunuz.
Dolayısıyla, karar vermenin ilk kuralı daha az kesin olmaktır; her şey hakkında. A seçiminizin B sonucuna yol açacağını mı düşünüyorsunuz? Muhtemelen inandığınızdan biraz daha az olasıdır. Sonuç B’nin sonuç C’ye göre daha tercih edilir olduğunu mu düşünüyorsunuz? Muhtemelen bu konuda da kendinizden gereğinden fazla eminsiniz.
Kendinize aşırı güvendiğinizi kabul eder etmez, kararınızın mantığını tekrar gözden geçirebilirsiniz. A’nın B’ye neden olacağından ya da B’nin C’ye tercih edilmesinden daha az emin olursanız başka neler düşünürdünüz? Kendinizi beklediğinizden çok farklı bir sonuç için hazırladınız mı?
Ayrıca, özgüven düzeyinizi sıralayarak haklı olma şansınızı sınayabilirsiniz. Bu ya da bu gibi sınavları deneyin. Her zaman haklı olmak mümkün olmasa da, daha az öz güvene sahip olmanın mümkün olduğunu anlayacaksınız.
Kural 2: “Bu genellikle ne sıklıkla gerçekleşir?” sorusunu sorun.
Kahneman, işbirliği yaptığı bir ders kitabı için yardımcı yazarlardan ilk taslaklarını tamamlayacakları tarihi tahmin etmelerini istediği bir anısını anlatıyor. Kahneman dahil herkes, 18 ay ile iki buçuk yıl arasında bir tarih söylemiş. Ardından sayısız ders kitabı projesinde yer almış olan yardımcı yazarlardan birine, ne kadar süreceği sorulmuş. Yardımcı yazar, aslında grupların %40’ının kitabı hiç bitirmediğini ve yedi yıl içinde bir projenin bitebileceğini düşünemediğini söylemiş. Bu rasyonalite hakkında bir ders kitabıydı ve yardımcı yazar önceki projeleri düşünmeden cevap vermişti. Bu kişinin hatası ve Kahneman’ın hikayesinin ana fikri, benzer projelerin tipik olarak ne kadar sürdüğünü düşünmeleri gerektiğiydi.
Genel olarak, araştırma sonuçları, karar vermek için en iyi başlangıç noktasının “Ne sıklıkla gerçekleşir?” sorusunun sorulması olduğunu ileri sürer. Bir startup (girişim) için finansman sağlamayı düşünüyorsanız, şunları sorabilirsiniz: Girişimlerin yüzde kaçı başarısız olur? (Ya da yüzde kaç başarılı olur?)
Baz Oranı olarak bilinen bu kural, tahmin konusunda yapılan araştırmalarda çok fazla yer almakla birlikte, karar vermenin netice tarafı için de yararlı olabilir. Eğer B sonucunun C sonucuna tercih edildiğini düşünüyorsanız, şunu sorabilirsiniz: Tarihsel olarak ne sıklıkla oldu? Örneğin, bir şirket kurma düşüncesindeyseniz ve şu anki işinizden ayrılmanıza neden olabilecek bir şirkette yıllar geçirme olasılığınız varsa, şunları sorabilirsiniz: İşin sonunda başarısız olan girişimciler ne sıklıkla önceki işlerinde kalmayı dilediklerini dile getiriyor?
Hem tahmindeki, hem de yargılamadaki amaç; kararın ayrıntılarının analizinizi altüst ettiği “iç görünümden” uzaklaşmaktır. Bunun yerine, bireysel durumunuzun ayrıntılarını göz önünde bulundurmadan önce benzer vakalarla başladığınız “dış görünüm”ü almak istersiniz.
Kural 3: Olasılık teorisiyle düşünün – ve bazı temel olasılık kurallarını öğrenin.
İlk iki kural hemen uygulanabilir; Bu kural ise biraz zaman alır. Ama buna değer. Araştırmalar, olasılık üzerine nispeten temel eğitimin bile, insanları daha iyi tahminci haline getirdiğini ve bazı bilişsel ön yargılardan kaçınmasına yardımcı olduğunu göstermiştir.
Olasılık konusuna uzaksanız, karar vermenizi geliştirmek için 30 dakikadan bir saate kadar zaman harcamaktan daha iyi bir yatırım yoktur. Khan Academy’nin madeni parayla yazı tura atma hakkındaki tanıtımıyla başlayabilirsiniz.
Olasılıksal düşünebilme yeteneğinizi geliştirmek, ilk iki kuralda size yardımcı olacaktır. Belirsizliğinizi daha iyi ifade edebilecek ve “Bu genellikle ne sıklıkla gerçekleşir?” sorusu hakkında sayısal olarak düşünebileceksiniz. Üç kural birlikte diğer herhangi birinin tek başına olmasından güçlüdür.
Bu kuralları her ne kadar nispeten hızlı bir şekilde kullanmaya başlayabilseniz bile, onlarda ustalaşmak pratik gerektirir. Aslında, onları bir süre kullandıktan sonra, karar verme yeteneğiniz hakkında fazlasıyla emin olabilirsiniz. Büyük karar alıcılar bu kuralları sadece zor bir seçim ile karşı karşıya kaldıklarında takip etmezler; onlara her zaman başvururlar. Görünüşte kolay kararların bile zor olabileceğinin ve muhtemelen düşündüklerinden daha az şey bildiklerinin farkındadırlar.