Uzaklar
Uzaklara gidesim var anne.
Akşamın inmesiyle beliren, bir of çekişlik yutkunmuşlukları… Alnımdaki yumruya doluşan, beklemekle varılmayacak muştuları… bir tarafa bırakıp!
Düşününce, ufukta varılamayacak kadar uzak… Kapatınca gözümü, uzanıp tutacak kadar yakın… Uzaklara gidesim var.
Uzaklar biliyorum. Sorma anne, uzaklardan biliyorum. İnce bir sızı dolaşıyor içimde. Senin yanında bir gün yeniden doğarken; burada karanlık ışıklar, geceleri öldürüyor… ve hasret narı ile yananları, nevresimi değişen mezarlara gömüyorlar.
Ölmezden evvel ölmek de mümkün, anne… Uzandığım mezarda, ölmelerimden biliyorum.
Orada senle beraber güzel insanlar var…
Seslerinizi, yorgunluktan kapanan gözlerimle duyuyorum… Oraları biliyorum anne, bu limanda oraya giden gemi şimdilik yok. “Bekle” diyerek, avunuyorum. Oraları biliyorum anne, yolları şimdilik çıkmazlara kapalı… Çabaladığım tüm yolların çıkmazda kalmasından biliyorum. Gidebileceğim tüm limanların gemilerini yakıyorlar; gözlerimi kapatınca anne, gözlerimi kapatınca görüyorum.
Bilemem! Bir rüyadan geriye kalan ses midir bu dert. Bir sesin kurduğu rüya mıdır yoksa onca elem?
Bilemem! Bilemem ki buz dağından çıkar mı volkan?
Acıyı dindirir mi tütüne basılan yaralar?
Bir yağmuru dindirebilir mi yakılan ateş?
Anne, beyaz saçına düşer mi karalar?
Bilemem!
Bir hasret diyarı, bir de vuslat şehri…
Anne, hangi mekan bana daha bi’ uzak?
Vuslat rüyamda hapis, hasret rüyamın bendi…
Söyle anne, hangisi bana daha bi’ tuzak?
Uzaklara gidesim var yine… Bir deli rüzgarın peşine yalın ayak takılarak… Hafif bir rüzgarla tutunduğum daldan düşerek… Gözyaşı karışmış bir nehirde sürüklenerek…
Sesine… Sesine doğru koşarak, uzaklara gidesim…
Uzaklara gelesim var anne…
Anne gel rüyama da; yakınları göreyim.
Madem bu yatak mezar; bu yorgan kefen…
Dizini uzat, saçlarımı okşa biraz!
Yok bana senden başka böyle huzur veren…
Madem ölüm var. Anne gel rüyama da, bari senin kucağında öleyim.
Uzaklara gidesim var anne…
Bir rüyanın içinde kanatlanıp uçarak, uzaklara gelesim var!
Gerçekten duygu dolu çok muhteşem bir yazı olmuş. Uzaklığın ölçüsü yok aslında. Görüşmüyorsan uzaksın. Bu yazıyı uzaktan okumak da ayrı bir yakaladı beni. Uzakta kalınanlara bir an evvel kavuşabilmek dileğiyle.
Uzakligin olcusu var aslinda; ama mesafelerle olculmuyor. Kac kilometre degil; ne kadar ozlenildigidir aslinda az mi cok mu uzaga gidinildiginin kistasi!
Tesekkur ederim. Vuslat dileklerimle…
E uzaklarda değilmisin zaten ne zaman geliyosun yakınlara yazar bey 🙂
Kismetse pek bir sey kalmadi. Ama sonra yine ayni uzaklar 🙂