Kırmızı Laboratuar Gözlüklerinin Sırrı
Muhtemelen hepimiz bilim-kurgu filmlerinin araştırma ve laboratuar sahnelerinden hatırlıyoruzdur bu gözlükleri. Çeşitli renklerde olsa da genelde kırmızı ve kocaman gözlükler takar laborantlar. Peki bu meret işe yarayan bir gereç midir, yoksa sahneyi şenlendirmek amacıyla takılan sıradan bir aksesuar mı?
Aslında bu tip gözlükler laboratuarlarda çokça kullanılıyor. Hatta bazılarında prosedür gereği mecburi tutuluyor.
Bu gözlüklerin pek çok işlevi var. Sıradan bir gözlüğe oranla büyük olduğu ilk dikkat çeken özelliği belki de. Bu özelliğiyle gözü yabancı cisimlerden koruduğu söylenebilir. Bir kimyager, deney esnasında pötürdeyen kimyevi sıvıların sıçyayıp gözüne gelmemesi için takabilir. Yine atış poligonlarında da buna benzer bir görev üstleniyor.
Sıradan laboratuar gözlükleri renksizdir. Çoğunlukla dayanıklı plastikten daha nadir olarak da hafif camlardan yapılmış olanları kullanılır.
Ama bunun renkli ve özellikle de kırmızı olması başka bir fonksiyonunu devreye sokuyor. Öyle ya, gözünüze tam anlamıyla filtre atmış oluyorsunuz. Peki bu neye yarıyor?
Bunu anlatmadan önce lisede anlatılan görme duyusunu bir hatırlatalım. Görme işlemi, -kornea, gööz bebeği, mercek kısımlarını geçerek kırılmalar yaptıktan sonra- gözün retina tabakasında bulunan çubuk(basil) ve koni cisimleri vasıtasıyla sağlanıyor. Tabii ki buradan sonra bilgiler beynin çeşitli görme merkezlerine giderek veriler değerlendirilip şuur kazanıyor ve bazen refleks oluşturabiliyor. Ama bizi şu anda ilgilendiren bölüm, görme sinyallerin ilk oluştuğu hücreler nam-ı diğer fotoreseptör hücreleri.
Bu fotoreseptör hücrelerden biri (çubuk) ışık olup olmadığını algılarken, diğeri (koni) renkleri ayırt etmemizi ve yüksek çözünürlükte görmemizi sağlıyor. İki hücre aslında birbirinden sadece şekil olarak değil, fonksiyonel olarak da çok farklı.
Dış segmenti çubuk şeklinde olan basil ya da rod ya da çubuk hücreleri çok fazla sayıda fotopigment içermektedir. Işığa çok duyarlı olup (o kadar ki gün ışında bile doygunluğa ulaşır), daha fazla ışık yakalar. Retinaya düşen ışığı güçlendirme oranı (amplifikasyon) yüksektir. Ancak çözünürlüğü aynı oranda düşüktür.
Dış segmenti koni biçiminde olan cone ya da koni hücrelerinde ise daha az fotopigment bulunur. Işığa duyarlılığı düşüktür (sadece yoğun ışıkta satüre olur). Karanlıkta renkli pek ayırt edemeyiz. Güçlendirici fazla bir etkisi yoktur. Bunun yanında çözürlüğü oldukça yüksektir.
Bu iki hücrenin de duyarlı oldukları renk aralıkları dolayısıyla dalga boyları farklılık göstermektedir. Aşağıdaki şekilde bunu görebilirsiniz. Çubuk hücreleri en iyi yeşili görürken kırmızı ışığı algılayamazlar. Koniler ise bütün renkleri algılar.
Gelelim kırmızı gözlüklerin faydalarına. Bu tür gözlükler özellikle de karanlık ortamlarda çalışan araştırmacılar için çok kullanışlı. Karanlıkta sadece çubuk hücreleri kullandığımızı söyledik. Ama bu kişiler 24 saat karanlıkta kalacak değiller. Gün sonunda ortamı terk etmenin dışında, işlem arasında bir mola hatta başka bir işin için çok kısa süreliğine aydınlık olan yan odaya geçebilir. Çıktığında gözleri kamaşıp geri döndüğünde gözlerinin az ışığa alışması (adaptasyonu) epey zaman alacak (yandaki grafikte çubuk hücrelerinin alışması için geçen sürenin ne kadar uzun olduğu görülüyor.). Bu gözlükler bu alışma zamanını ortadan kaldırıyor.
Kişi dışarı çıktığında eğe gözünde kırmızı gözlükler varsa, her şeyi kırmızı görür. Bu şekilde kırmızıya duyarlı olmayan çubuk hücreleri bir uyarı algılamaz ve doygunluğa ulaşmaktan korunmuş olur. Böylelikle tekrar karanlığar girildiğinde kaldığı seviyeden, alışma süreci olmaksızın çalışmaya devam edebilir.
Teşekkürler.
teşekkürler