Yalnızlığa inat!

Yalnızlığa inat!

Şimdi ocağa bir çay,

Servise bir bardak fazla koymalı…

Yalnızlığa inat!

***

Geçip karşısına oturmalı bir masanın,

Yüzündeki tebessümü kaybetmeden.

Muhabbetinden hoşlanmadığını sanmasın diye

Kırmadan ikaz etmeli sessizliği…”Alsana bir yudum,  çayın soğuyacak!”

***

Karşına kimin hayalini koyarsın bilmem!

Ama yüzünü dönmeyeceksin,

Tam karşına koyduğun boş sandalyene.

Ara sıra, “Zaman ne de çabuk geçiyor” diyeceksin!

Güzel bir anıyı hatırlattıktan sonra kendine…

Yalnızlığa inat!

***

Çayın yanında da birşey ikram edemedin diye

Ezilip büzüleceksin, gerekirse özür dilerken

“Ne kusuru”,  diyecek yalnızlığın..

“Ben çatkapı geldim, öyle burdan geçerken“.

“Ne zaman haberli geldin ki!”, demeyeceksin

Tek varlığınken yokluk; onu da küstürmek akıllı adam işi değil!

Bi dahakine daha güzel ağırlarım, deyip geçeceksin.

Yani varlığınla, yokluğun karşısında ezileceksin!

Yalnızlığa inat!

***

Bardağın bitince, kalkıp hemen yenisini doldurmayacaksın mesela,

Bekleyeceksin, karşına koyduğun çayın da soğumasını.

O soğuyunca, karşındaki de bitirdi kabul edip…

“Kaldığın yeri unutma, çayları tazeleyip geliyorum” deyip…

“Nerde bölmüştüm suskunluğunu” diyeceksin, otururken!

Hoşlandığını belli edeceksin ki muhabbetinden…

Sessizliği devam ettirsin o da!

Yalnızlığa inat!

***

Çayından bir yudum alıp,

Çayı neden bu kadar sevdiğini soracaksın babana…

O nöbetteki çay meselesi vardı ya!

Çok hoşuma gidiyor, mesela yine anlat diyeceksin!

Karşındaki silüet susacak, sen dinleyeceksin.

Bir demliği tek başına bitirdiğini unutmayacaksın babanın,

Ona koyduğun çay soğudukça, tazeleyeceksin hatırına!

Yani o demlik bitene kadar oturacaksın o masada!

Yalnızlığa inat!

***

Çok açık bir çay koyacaksın ya da  bardağa, şekersiz olacak.

Bu kadar açık çay içmek, çayın kendisine hakaretse de…

Susacaksın, demeyeceksin öyle bir şeyi annene.

Keyfinden öyle içmiyor ya…

Doktor tavsiye etmiş. Her neyse…

Zaten o küçükken de “yalnız” oynadığından bahsedecek sana,

Onun silüeti, gözlerinin taaa içine bakacak, nasıl özledim der gibisinden!

Dudaklarının kıpırdadığını göreceksin, dua ederken üzerine…

Önünde ağlamamak adına!

Diğer bardağın soğumasını beklemeden,

Kendi çayını tazelemeye kalkacaksın aniden!

Mutfakta dök, tutabildiğin tüm gözyaşını

Yalnızlığa inat!

***

Oturacak kardeşlerin, tek-tek o boş sandalyeye

Hepsine hal hatır sorduktan sonra,

Anlatacaksın tüm dertlerini…

Bilirsin, senle nasıl dertlendiklerini!

Oturup karşılıklı bir çay içmeye!

Ne kadar ihtiyacın olduğunu,

Susarak öyle en derinden!

Hissedecekler yani taaa nerelerden.

Yalnızlığa inat!

***

Akla yar düşende, ateş gönle!

Bulacaksın bir bardak çay içinde o bakışları!

Soğuyacakmış çay, yani kime ne!

Başını kaldırıp, karşında ona baktığında

İçmek mi gelecek aklına, diyorsun

Ya da başta akıl mı kalacak sanıyorsun!

Şimdi yakalayacaksın elinden sessizliği,

Ya da elini uzatıp dokunacaksın kimsesizliğe!

Mesela boşluğa sarılıp, susacaksın saatlerce…

Yalnızlığa inat!

***

Şimdi bir kaç bardak daha lazım masaya..

Tek geldikleri nadirdir bizim mahalleden arkadaşların!

Bu muhabbete çayla beraber şimdi ne gider.

Kıracaksın iki lafın belini,

Çocukluktan gülünecek, illa çıkar birşeyler…

Suskunluk içinde yankılansa da gülüşmelerimiz!

Biraz sessiz konuşmalıyız birbirimize takılırken…

Saat de geç oldu, şimdi birisi duyacak!

Kimsesizliğin sesinden komşular uyanacak…

Yalnızlığa inat!

***

Genişçe bir masanın etrafı güzel insanlarla doluyken,

Bulursan kendini, başka bir şehrin en güzel yerinde…

Bir terasta otururken mental olarak hayret etmeyeceksin!

Susacaksın bu sefer çay istemek dışında.

Susacaksın ve dolduracaksın heybeni tek tek…

Kim konuşuyorsa onun pınarından!

İlla sen de iki laf et diyecek olurlarsa,

Kaçıncı mektup dersin?

Sonra seslice oku, bırak sessizlik dinlesin…

Yalnızlığa inat!

Sevebilirsin...