“Google Efendiye Teşekkür”

“Google Efendiye Teşekkür”

Acele acele merdivenleri çıktı. Nefes nefese kalmıştı. Kapının önünde biraz soluklandı. Kapıyı tıkladı içeri girdi.

-Hocam özür dilerim rahatsız ediyorum. Küçük bir sorum vardı da.

Beklediği cevabı alamadı. Heralde sormamı bekliyor diyerek söze başladı elindeki kitabı göstererek

-Hocam şu sayfada…

Sözünü bitirmeden aldığı cevap:

-Meşgulüm, sonra gel.

Öylece donakalmıştı duyduğu söz karşısında. Kısa bir süre ne yapacağını bilemeden durdu. Aklına bin bir şey geliyordu. Kitabı yırtıp adamın gözü önünde yeter artık bıktım be diye bağırmak geçti içinden. Yapamadı. Aldığı ilk olumsuz cevap değildi bu çünkü. Kapanan ilk kapı değildi suratına. Aceleyle çıktı odadan bir daha da girmedi aynı yere.

Yine beraberiz. Önceki yazımda enerji üzerine birkaç kelam etmiştim. Şeklini değiştirirsin ama ‘Yok oldu yav nereye gitti bu’ demek yoktu enerji bahsinde özetle. Termodinamik ilminin temel kanuna ufak bir girizgahtı bu sadece. Belki de önsözünün küçük bir kesitiydi derya gibi kitapların.

Şimdi ki konumuz ise akıllara zarar bir meseledir. İsmini cismini anmaya korktuğum illa söylemek gerekirse de usulca söylediğim, aman bizden başkası duymasın ‘Nedir?’ diye soran olursa rezil olmayalım dediğim bir şey. Zira öyle bir şeydir ki kesin bir tarifi, izahı yoktur!

Entropi: Kaybolan enerji. Cık cık sesleri yükseliyor… Yahu enerji kaybolur mu? Kim demiş bunu, hem daha ilk kanuna aykırı; dün ak dediğimize bu gün kara mı diyeceğiz birileri gibi (Siyasilere laf atıyorum yanlış anlaşılmasın). Hem hani enerji yok olmazdı birader diyesin gelir diyemezsin.

Efendim telaşa gerek yok biz öyle üniversitede kürsü tutmuş idealist (!) akademisyenlerimiz gibi bir şeyi deyip bırakmayız lafımızı. Dilimiz döndüğünce açıklayacağız.

Hızlı hızlı indi merdivenleri bu böyle olmayacaktı. Bu sorunun cevabı bilinmesi gerekiyordu. Hem hoca değil miydi anlatması gerekirdi işte ama olmuyordu. Kibarca kovmuştu odasından. Derken kendini bilgisayarın başında buldu. Neydi bu entropi ya. eh yazardı google efendiye mutlaka ona bir şeyler söylerdi herhalde. saldı örümcekleri milyonlarca ilmikli internet ağına.. of of of neler varmış ya burada Teşekkürler Google efendi!.. İngilizce siteler mi dersin tükçe kaynaklar mı… dur bakıyım şurada ne yazıyor, şurayı da okuyum derken saatler geçmişti… yahu bu kadar şey burada dururken çektiğimiz şeye bak ya dedi kendi kendine…

Malum enerji kaybolmaz. Ancaak bir kısmını kullanamayız enerjinin. Misal arabanız var: arabanıza 50 ytl lik benzin koydunuz. Sizce arabanız elli ytl lik benzinin yüzde kaçını size hareket enerjisine çevirecek? Ben söyliyim arabanız sıfırsa yaklaşık yüzde 20 lik kısmını yani, 10ytl lik benzini size hareket enerjisi olarak sağlayacak… “Haydaaa nerde 40 ytl kardeşim boşuna mı verdim ben onu?” dersiniz. Hayır boşuna vermediniz. Peki ne oldu paraya? Ben söyliyim; Entropi oldu…

“Demek entropi kötü bişey yahu, ben de ‘Bu araba nasıl bu kadar yakıyor’ diyordum!” derseniz kusura bakmayın ama yine yanıldınız. Çünkü bu doğanın bir kanunu. Yani kullanacağınız enerjinin bir kısmı kullanılamayacak hale gelir. Bu durum enerji dönüşümünün kaçınılmaz bir sonucudur. Bir nevi kaybolur. Ama yok olmaz!..

“Ya usta, bir toparla gözünü seviyim beynimi yaktın yaa” diyenler için hay hay toparlıyorum:

Efendim tarihte bilim adamları kafa kafaya vermiş. Yahu biz hiç sürtünmesiz süper bir motor yapsak demişler .. hani yapamayız ama hadi yaptık diyelim : N’olur? Kalemler dönmüş türk kahveleri içilmiş geceler boyunca uykusuz kalınmış ve ateşli tartışmalardan sonra ve şu sonuca varılmış:

Biz, hiç sürtünmesiz süper bir motor yapsak bile bu benzinin yarısından çoğunu kullanamıyoruz, ne iştir? Ne oluyor buna?

Ve maalesef şu şok edici cümleyi kurmuşlar:

Aslında entropinin (bu kaybolan enerjinin) ne olduğunu tam olarak asla bilemeyiz!

(İnan(a)mayanlar için buyurun: Yunus A. ÇENGEL, Michael A. BOLES-Mühendislik Yaklaşımıyla Termodinamik kitabı sayfa: 282 )

Ve entropi o gün bu gündür insanoğlunun bir bilmecesi konumundadır. Kaybolan enerji yani.

Daha iyi anlamak için isterseniz küçük bir deney yapalım .. Önünüzde boş bir kağıt olduğunu hayal edin. Ve sizden ilkokuldan bu güne kadar okul sıralarında neler öğrendiğinizi düşünün ve o kağıdı doldurun dense ne olur?

Hooop 10 dakika geçtiii… Aa kağıda bak yarısı ancak dolmuş… (Ben denedim oradan biliyorum)

Ama okula her gün götürüp getirdiğimiz kitaplar… Doldurduğumuz onca defter… Saatlerimiz ,senelerimiz, çocukluğumuz, gençliğimiz… Hepsi ne oldu peki? Ben söyliyim: Entropi oldu.

Üzgünüm. Ama termo bu, affetmiyor!

Sonunda çalışmasını bitirdi. Uzun bir çalışmaydı internette yerli-yabancı onlarca site gezmişti. Her birinde ortalama 3.7 kez “vayy beee” dediğini kaydetti. Hazırladığı yazıyı da opereysin.com’a gönderdi, Yapabildiği kadar kabilinde yazmıştı. İnşallah okunurdu. Yoksa gecenin bir yarısı uyumak daha bir cazipti…

Yoksa bunun sebebi de sakın entropi olmasın? .

10 Yanıt

  1. mustafa dedi ki:

    ortada kaybolan bir enerji yok. ona iş görmeyen enerji desek daha doğru olur. misâl büyükçekmece gölünde suyun sıcaklığı 10 derece olsun. bu devâsa su kütlesinin sâhip olduğu enerjiyi kullanmak çok zor. eritilmesi gereken tonlarca buzun varsa içine atman yeterli ama arabanı götürmeye yaramaz. arabaya koyduğun benzin de hep böyle işine yaramayacak şeyleri yapmaya harcanıyor. dünyâyı homojen tek bir kütle hâline getirmeye çalışıyor. tek kayıp sürtünme değil.

  2. hijacker dedi ki:

    bazı kaynaklarda aynen “kaybolan” şeklinde ifade edilmiştir entropi ancak tabi ki burada “kaybolan enerji”den maksat enerjinin “kullanılamayan” bir forma dönüşmesidir

    ama

    yazıdaki esas tartışılması gereken konu geçmişimizin entropiye dönüşmesi ile ilgili metafordur, mecazdır. bu konuda ne düşünüyorsunuz?

  3. mustafa dedi ki:

    mühendis bakış açısı pratiğe yönelik olduğu için işine yaramayan herşeye kayıp der. meselâ sürtünme kaybı denir veyâ akışkanlar için boru boyunca ortaya çıkan yük kaybı denir. aşınma faaliyetin bedelidir, bütün bu kayıplar da hareketin varlığıyla ortaya çıkar.

    kâğıt doldurma meselesine gelince orada anlatılmak istenenin eğitim sistemimizin eksikliği mi yoksa yazmayı sevmeyen bir cemiyet oluşumuz mu olduğunu çözmüş değilim:)

    insan kendi hâfızasına elinin altındaki bilgisayarın hâfızasına hükmettiği gibi hükmedemiyor bu doğru. yine de 10 dakîkada bir kaç kitap uzunluğunda bilgi hatırlayabiliyorum. hepsini yazıya dökmem mümkün olmasa da…

  4. batu dedi ki:

    piramitler yazısının link gösterilmeden (ortasında yani) verildiği haberden geldim opereysin’a ve çok mutlu oldum daha okuduğum ilk yazının böyle başarılı bir tarzda ve dolu içerikli olmasına.

    efendim sevgiler, saygılar, bundan sonra takipteyiz… =)

  5. ercan dedi ki:

    valla ben mühendis değilim benim anladığım google bir üniversiteden de güçlüdür
    herkese aradığını veriyor 🙂

  6. victory dedi ki:

    @batu, teşekkürler bağlantı için 😉

  7. Genç Haritacı dedi ki:

    Yakın bir zaman önce haberim oldu Opereyşın dan ve şimdi vakit buldukça bu tadından geçilmez yazılarla beraber olmaya çalışıyorum. Okudukça yeni ve ilginç şeyler öğrenmek gerçekten çok güzel, bir de özellikle hijacker‘ın yazılarını okumanın zevki bir başka. Başarılarının devamını diliyorum. Şu finallerim bir bitsin daha sıkı takip edeceğim inşallah.

  8. noname dedi ki:

    İlk yazıya yaptığım yorum sonrasında bayağı çığlık atılmıştı ama sanırım ben istediğimi aldım çok daha başarılı, çok daha samimi… Tebrik ve teşekkür ediyor, devamını bekliyorum…

  9. ceyhun dedi ki:

    Bence de yazı gayet güzel olmuş. noname arkadaş da okuyucu olarak üzerine düşeni yapmış. Bizler okuyucu olarak kaliteden memnunuz, yaptığımız eleştiriler kalitenin düşmemesi ve daha da öteye gitmesi içindir. Opereysin artık sürekli takip ettiğim bir web sitesi haline geldi. Emeği geçen herkese teşekkürler…

  10. skolf dedi ki:

    hi jacker arkadaşımı kutluyorum yazılar harika bilgilendirdiğin için saol