Ciğer yangını!

Yaz aylarında sık sık karşımıza çıkan “Orman Yangınları” konusuna, Türkiye‘deki köşesinde yeni bir bakış açısı getirmiş Ayşe Göktürk Tunceroğlu… Okuyalım:

Yaz aylarının kâbusu bu. Ama dikkatsizlik, ama kasıt, her yaz yüzlerce hektar ormanımız kül oluyor. Son yılların en sıcak yazını yaşarken, son yılların en büyük orman yangınları ile yemyeşil bir örtü kapkara kesildi, kesiliyor.

Ne hissediyorsunuz? Turizm bölgelerinde, üstelik nadide ağaçlarla dolu bir coğrafya. 4 milyon ağaç kül oldu. 2 bin hektardan fazla bir alan. 20-30-40 yılda büyümüş ağaçlar. Maddî zarar ağaçların kereste değeriyle ölçülemez. Yanan ağaçlarla birlikte hayvanlar, toprak, hava, zaman… yanıyor.

Ciğerleriniz de yanıyor gibi olmuyor mu? Evlerin balkonuna kömürleşmiş arı ölüleri yağarken ne hissediyorsunuz?

Sahiller alev alev… Satmadığımız yerleri de yakıyoruz.

Kimdir sorumlu, suçlu? Piknikçiler mi? Çiftçiler mi? Bölücüler mi? Hem sorumluyu bulsak da neye yarar? 4 milyon ağaç ve binlerce canlı hayvan kömür oldu, kül oldu.

Sorumlu, suçlu kim, ben söyleyeyim mi? Hepimiz… Meclis, hükûmet, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, medya, üniversiteler, sayfiye kasabalarındaki evlerinde denize karşı keyif çatanlar, gece kulüplerinde sabahlara kadar göbek atanlar, haşema-bikini kavgası yapanlar, otelciler… Turizmci olmayı, gösterişli bir bina yapıp “her şey dahil hizmet” adı altında müşteriye 24 saat boyunca yemek yedirmek ve müzikle, dansla hoplatıp zıplatmak sananlar… Suyu su değil, yolu yol değil, çöpü, kanalizasyonu denize akan “modern gecekondu şeklindeki beton yığınlarından birine sahip olmayı yazlık edinmek sananlar… Hepimiz…

Dünyanın her yerinde orman yangınları çıkıyor. Meselâ, Amerika’da çok daha geniş sahaları etkiler, çok daha fazla maddî  zarar da verir. Dünyadaki bazı yangın bilançolarıyla karşılaştırıldığında belki bizim ciğerimizi yakan son yangınların rakamları o kadar büyük değildir. Ama bizim haberlerimizde acı olan yangına müdahale rakamlarıdır. Kaş’taki yangına ancak 5 gün sonra uçakla müdahale edilebildi. Hava Kuvvetleri’nin 4 uçağı varmış ama kimi bakımda, kimi arızalı. Yangın mevsiminde bakımda, arızalı!! Ve sadece 4 uçak! İstanbul Belediyesi’nin 2 yangın söndürme uçağı varmış, onlar bölgeye gelmiş. Bir de kiralık helikopterler… Onlar da, arazinin yapısından dolayı her yere su atamıyor. Yakıt sıkıntısı da çekiliyor diyor yetkililer… Orman Bakanı “Keşke daha fazla amfibik uçağımız olsaydı” diye hayıflanıyor. Bu araç gereç eksikliği, bu acziyet, bu ihmal utanç vericidir, ciğerimizi yakan biraz da budur.

Ülkemizin bir yangın haritası çıkarılmalı. Bu harita, o bölgeler dahilinde iş yapan-iş yapacak turizmcilerin, yazlık sahibi olanların-olacakların önüne konulmalı: “Bu bölgeler yangın risklidir ve yangın vergisi vardır.” O vergiyi vermeyecek olanın orada iş yapma, oturma hakkı yoktur! Ormanın sahibi millettir. Toplanan yangın vergisiyle helikopter mi, uçak mı, arazöz mü, ne gerekiyorsa alınmalı. Yamaçların sırtına dayanmış, domino taşları gibi dizilmiş yazlık sitelerin kendilerine ait yangın söndürme ekipleri olmalı. Her on sitenin bir helikopteri olmalı. Yıldızları bir elin parmaklarını geçen anlı, şanlı, şatafatlı, kurum kurum kurulan otellerin, tatil köylerinin yangın söndürme uçakları, helikopterleri olmalı. Tatil beldelerindeki çılgın eğlenceleri, kimin kiminle ne yaptığını, kimin kimden çocuğu olduğunu dur durak bilmeden, milletin yüzde 99’uyla alay edercesine yayınlayan televizyon kanallarına “magazin vergisi” konulmalı, bu vergi de yangın söndürme hizmetine aktarılmalı.

Bütün bu uçak ve helikopterler başlangıçta ithal edilecekse de, hedef, fabrikalarını kurup yerli üretim yapmak olmalı.

Ve bunların hepsi Meclis’te âcilen kabul edilecek bir kanunla sağlanmalı.

İsmail Sarbay

Hekim. Opereyşın'ın kurucu ortağı ve isim babası. Görseli yazıya tercih etmesiyle tanınır. Hobilerine titizlikle sarılır.

Sevebilirsin...