İnsan ve Köpek Dayanışması Bir Kasabayı Nasıl Kurtardı?

1925 yılında, 20 sürücü 150 kızak köpeği ile tam 1085 kilometre yol giderek Alaska’nın Nome kasabasına ilaç yetiştirmişti. İşte “1925 Nome Serum Koşusu” adıyla anılan ve insanlar ile köpeklerin dayanışmasının en güzel örneklerinden biri olarak tarihin sayfalarında yerini bulan bu mücadelenin hikayesi…

Sene 1925. Nome, kuzey kutup dairesinin sadece iki derece altında, “buz gibi” bir Alaska kasabasıdır. “Altına Hücum” yıllarında 20,000 nüfusa ulaşan bölge, eski önemini yitirmiş olsa da; 455 Alaska Yerlisi ve 975 Avrupa kökenli yerleşimciden oluşan nüfusuyla, Alaska’nın kuzey yarısının en büyük kasabasıdır.

Kasım ile Temmuz ayları arası, denizin donması sebebiyle güney sahilindeki liman ulaşıma kapalıdır. Kutup gecesi sebebiyle de gündüzler çok kısadır.

Bu uzun kış dönemi boyunca bölgenin tek ulaşım yolu, 1510 kilometre uzunluğundaki Iditarod Yoludur. Bir çok sıradağları aşarak ve Alaska’nın dondurucu iç kesimlerinden geçerek Nome’a ulaşır. O dönemde bu zorlu yolculuğu tamamlayabilmenin tek yolu, kızak köpeklerini kullanmaktır.

Bir örnek vermek gerekirse, Alaska dışından gelen mektuplar, uygun bir limandan trenle 680 kilometre taşınarak Nenana’ya ulaşırlar. Buradan Nome’a ulaştırılmaları için kızak köpekleri ile 1085 kilometrelik bir yolculuk yapılır, ki normal şartlarda 25 gün sürer.

Salgın!

Nome’daki tek doktor Curtis Welch‘dir. 24 yataklı Maynard Columbus Hastanesi’ni 4 hemşireyle birlikte çalıştırır. 1924 yazında , 1918’den kalan 80.000 ünite difteri antitoksininin miadı dolar. Ancak yeni antitoksin isteğini, liman kapanmadan önce göndermeyi başaramaz.

Yılın son gemisi limandan ayrıldıktan hemen sonra, 2 yaşındaki bir Alaska yerlisi, difteri semptomlarıyla hastaneye başvurur. Doktor tonsillit (bademcik iltihabı) teşhisi koyar. Difterinin tonsillit sanılarak “atlanması” sık görülen bir hatadır. Üstelik çocuğun ailesinde ve bölgesinde böyle bir vaka görülmemiştir. Zaten difteri mikrobu çok bulaşıcıdır ve insan vücudu dışında, 4 hafta canlı kalabilir.

Çocuk ertesi sabah ölür! Aralık boyunca tonsillit teşhislerinden ciddi bir artış olur ve 28 Aralık’ta bir başkası daha ölür. Tonsillitten ölüm sık rastlanır bir şey değildir, ikinci ölümle doktorun şüpheleri artar. Çocuğun ailesi otopsiyi reddeder. İlk Difteri teşhisi 3 yaşındaki bir çocuğa konur. Boğazındaki ve nazal membranlarındaki gri lezyonları saptayan doktor, dehşete kapılır. Şimdi antitoksin uygulamasının zamanıdır. Ancak antitoksinlerin miadı dolmuştur. Hastaya zarar vermesinden korkar.

Çocuk ertesi sabah ölür.

21 Ocak’ta bir başka hasta gelir. Bu sefer antitoksin uygulanır ama başarılı olunamaz.

Aynı akşam Doktor Welch, Kasaba Konseyini apar topar toplar. Ciddi bir salgından kurtulabilmek için en az 1 milyon ünite antitoksin ihtiyacı olduğunu bildirir. Konsey bölgeyi karantinaya alır.

22 Ocak‘ta bütün Alaska kasabalarına bir telgraf gönderen Doktor Welch, salgın tehdidini haber verir. İkinci bir telgrafı da Washington’daki “Halk Sağlığı Müdürlüğü”ne yollar:

Bir Difteri epidemisi neredeyse önlemez durumda STOP Acilen bir milyon ünite difteri antitoksinine ihtiyacım var STOP Ulaşım sadece posta ile mümkün STOP Antitoksin istemini daha önce yaptım STOP Bölgede 3000 beyaz vatandaş var

Welch telaşlanmakta haklıdır. Çünkü tehlike altındaki 10.000 insan hastalığa yakalanırsa, neredeyse tamamının antitoksin yapılmazsa öleceği tahmin edilmektedir.

Patiler Kanatlara Karşı

Halk Sağlığı Müdürlüğü ikiye bölünür. Kimi uçakları kullanalım der, kimisi kızak köpeklerini kullanmayı yeğler. Uçak mefhumu bölge için yenidir. Bölgede o güne kadar sadece deneme uçuşları yapılmıştır. Üstelik deneme uçuşlarında uygun iklim şartları gözetilir ve kısa mesafe uçulur. O günlerde ise hava sıcaklığı mevsim normallerinin oldukça altındadır. Üzerine bir de mesafenin uzunluğu eklenince, uçak kullanmak pek de akıllıca gözükmez.

Sonuçta uçaklara değil, patilere karar verilir.

Nakil Ekibi

Mesafenin çok uzak olması ve yolun içerdiği tehlikeler, ilaçların nakli için posta servisi çalışanlarının kullanılması gerektiğini gösterir. Posta servisi çalışanlarının köpekleri çok tecrübelidir ve bölgeyi iyi tanırlar. İki taraftan yola çıkacak kızaklı ekiplerin, orta noktada bir araya gelmesi planlanır.

Kızak köpekleriyle yola çıkan ilk kişi “Wild Bill” Shannon‘dur. Nenana tren istasyonundan 9.1 kiloluk paketi alır ve yola koyulur. Ancak yolculuk sandığından da zorlu geçer. Donma tehlikesi atlatır ve köpeklerinden üçünü kaybeder.

Edgar Kallands isimli bir sürücü, Minto isimli kasabaya önceki gece ulaşmıştır. Shannon berbat bir durumda Minto’ya ulaşır ve Kallands’a serumları verir. Serumlar ısıtılır ve Kallands, köpekleriyle ormanlık alana dalar. Burada sıcaklık biraz artar, ki buna rağmen termometresi -49 C‘yi gösterir. Söylenene göre yol üzerindeki bir motelde duran Kalland’ın soğuktan yapışan ellerinin kızaktan çıkarılması için sıcak su dökülmesi gerekir.

Ocak sonuna gelindiğinde olanlardan bütün ülke haberdar olmuştur. Bu arada Alaska soğukları bütün ABD’ye yayılır ve Hudson nehri donar. Alaska’daki şartların vahametini biraz olsun anlarlar.

Nome kasabası civarında bir kaç hastaya yetecek kadar antitoksin bulunsa da, hemen tükenir. 30 Ocakta bir ölüm daha gerçekleşir. Bu sırada uçakların kullanılmasını destekleyen kampanyalar yeniden alevlenir. 3200 kilometrelik bir uçuş için yanıp tutuşanlar olsa da, tecrübeli pilotlar bu uçuşu reddederler.

Elden ele, kızaktan kızağa ilaçlar nakledilir. Bir ekip dinlenmeye başlarken, bir diğeri yola çıkar. Ölen, sakatlanan köpekler… Donmasına ramak kala kurtarılan insanlar… Ekipler, bile bile fırtınanın içine dalmak zorunda kalırlar. Hem de kaç kere…

Nome’da yaşayan bir muhabir, o günlerde şöyle not düşer: “Bütün ümidimiz köpeklerde ve kahraman sürücülerinde… Nome ıssız bir kasabaya dönüştü.”

1 Şubatta hasta sayısı 28’e yükselmiştir. Neyse ki kısa sürede ilk parti ilaçlar, ki ancak 30 kişiye yetebilecektir, kasabaya ulaşır. Bir şişesi bile kırılmamıştır. Ekipler 1085 kilometreyi yalnızca 127,5 saatte aşarlar. Bu, bir dünya rekorudur.

İkinci Nakil

Bütün ilaçlar 31 Ocak’ta yola çıkarılır. Ancak 8 Şubattan önce kızaklara yüklenemezler. Bu sırada uçak lobisi bastırır ve ilaçların yarısının uçaklarla taşınmasını kabul ettirir. 8 Şubatta kızaklar yola çıkarlar, ama uçak bozulur, hareket edemez. Sonraki günlerde de uçak çalışamayacak ve uçakla nakil çalışması sonlandırılacaktır.

Hastalık, sonunda kontrol altına alınır. Orijinal antitoksinlerin bir kısmının işe yarar halde olduğu da anlaşılır. Aynı ekiplerce taşınan ikinci parti, 15 Şubatta kasabaya ulaşır.

Sonuç

Ölüm sayısı en çok 7 olarak açıklansa da, Doktor Welch bu sayının en az 100 olduğunu düşünmektedir. Eskimo köylerinde yaşayanların, ölüm bildirimi yapmadıklarını savunur. 1926’da 43 vaka daha görülür, ancak antitoksinlerin de yardımıyla kolayca tedavi edilir.

Başkan emeği geçen herkese mektuplar yollar, ilk nakilde çalışan herkese altın madalya verilir ve ilkokullu çocuklar, sürücüleri mektup yağmuruna tutarlar.

Olay aşılama kampanyaları için faydalı olur. Fırsattan istifade eden devlet, büyük bir aşılama kampanyası başlatır. Böylece, sonraki yıllarda difteri salgınlar yapan bir hastalık olmaktan çıkar.

Kafilenin Nome’a girişi sırasında lider kızak köpeği olan Balto, Rin Tin Tin’den sonra en sevilen köpek kahraman ünvanını alır ve New York City‘nin meşhur Central Park‘ına dikilen heykeli, turistlerin de çok ilgisini çeker.

Ekipler arasından Gunnar Kaasen ve ekibi meşhur olur, kasaba kasaba dolaşır, filme konu olurlar. Balto ve diğer köpekler ise sirklerde maskara edilir, berbat şartlarda çalıştırılırlar. Sonunda biri çıkar ve köpekleri kurtarır. Balto ölene kadar bir hayvanat bahçesinde yaşar. 14 yaşında yaşlandı diyerek öldürür, içini doldurur, Cleveland Müzesinde sergiye çıkarırlar.

İşin garibi, yolun üçte ikisini sırtlanan yerlilere ve köpeklerine kimse ödül vermez. Onu bırakın, bir teşekkürü bile çok görürler.

Sahi, hangi uyarı yapılıyordu doktorun yolladığı telgrafta:

“Bölgede 3000 BEYAZ vatandaş var”.

1975’te yolculuğun tekrarı denenir, ancak ilk ekiplerin torunlarından kurulan ekipler, yolculuğu orijinalinin ancak iki katı sürede (12 gün) tamamlarlar.

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...