“Kalabalıkların Bilgeliği” mi?

“Kalabalıkların Bilgeliği” mi?
Yardımcı Yazar: Sena Yükselen

1907 yılında, Sir Francis Galton 787 köylüden, bir öküzün ağırlığını tahmin etmelerini istedi. Köylülerin hiçbiri doğru yanıta ulaşamamış olsa da Galton, köylülerin tahminlerinin ortalamasını aldığında, doğru sonuca yakın bir sayıya ulaştı. İnsanların bir araya gelmesi, kolektif (ortak) zeka örneği gösteriyordu, bu durum “kalabalıkların bilgeliği teoremi”nin klasik bir örneğiydi.

Princeton Üniversitesi’nden Cousin’e göre bu hikayeler biraz sıkıcı. Teoreme göre herkes bir problemi çözmeye çabalıyor, grup halinde ulaştıkları sonuç yalnız başlarına ulaştıkları sonuçtan çok daha doğru çıkıyor. Buna karşın Couzin kolektif zekanın daha ilginç bir örneğini bulmuş: Öyle bir grup düşünün ki, hiçbir üyesi problemin çözümü hakkında herhangi bir fikre sahip değilken, üyeler bireysel olarak sahip olmadıkları yeteneklere, grup halinde hareket ettiklerinde kavuşuyorlar.

National Geographic’in yükselen kaşiflerinden olan Couzin, tüm kariyerini sürü ve koloni halinde yaşayan hayvanlara adamış. Çalışmalarına, küçük, yayvan ve yem olarak kullanılabilen, zeki olmayan bir balık türü olan gümüş balıklarıyla başlamış.

Gümüş balıklarının karanlığa yönelik içgüdüsel tercihleri vardır. Bir gümüş balığı sürüsünü alıp, bir havuza aktarırsanız, en karanlık köşelere yöneldiklerini görürsünüz.

Bu, hayvanlarda her zaman gözlemlenen bir davranıştır: Yaşam alanlarındaki değişimleri takip ederler. Göç eden bir Ardıç kuşu Dünya’nın manyetik alanını, kelebekler çiçeklerin yaydığı kokuyu takip eder; ya da bir karınca, koloni üyelerinin salgıladığı feramonların izini sürer.

Fakat gümüş balıkları bir başına kaldıklarında, iz sürme konusunda gülünç derecede başarısızdırlar.

Couzin’in takımından Andrew Berdahi ve Colin Torney, gümüş balıklarının acemiliklerini, su yüzeyine yön değiştiren ışık huzmeleri yansıtıp, onları her defasında sayılarını artırarak suya bıraktıklarında keşfettiler. Kameralarla balıkların hareketleri takip edildi ve balıkların sayıları arttıkça gölgeleri takip etme başarılarındaki değişim hesaplandı.

Yalnız balıklar ışıksız, kuytu köşeleri bulmak konusunda oldukça başarısızdı, hatta neredeyse gelişigüzel yüzüyorlardı. Sadece büyükçe sürüler yön değiştiren ışıklardan kaçmakta başarılı olmuştu. Dahası, Berdah ve Torney gümüş balıklarının hareketlerinin çevrenin parlaklığındansa, büyük ölçüde, komşularının yapmakta olduğu şeylerden etkilendiğini fark etti.

İşte işin sırrını bulmuşlardı: Balıklar tek başlarına her hangi bir şeyi takip etmiyorlardı. Yani havuzun bir kısmının daha karanlık olduğunu görüp oraya yüzüyor değillerdi. Bunun yerine oldukça basit bir kuralı takip ediyorlardı: Karanlık olduğunda daha yavaş yüz. Her balık, yalnızca o an içinde bulunduğu noktanın aydınlığına tepki veriyordu. Burası ne kadar karanlık? Bu skaler ölçümdür.

Skaler ölçümleri vektörele çevirense, sürünün ta kendisiydi.

Bir gümüş balığı sürüsünün su içindeki gölgelik bir alana girdiğini farzedelim. Gölgeye giren ilk balık yavaşlar. Ancak henüz diğer balıklar gölgenin dışındadır. Gümüşbalıklarının çevrelerindeki komşularıyla her zaman korudukları belli bir mesafeleri vardır. Neredeyse bir blok halinde hareket ederler. Biri yavaşladığındaysa, diğerleri onun etrafında gölgenin içine doğru dönerler.

Dışarıda balık kalmadığında, bütün sürü yavaşlamıştır. Trafikteki arabalar gibi yığılırlar. Gölge yer değiştirdiğindeyse, yine hızlanırlar ve gölgeden çıkarlar.

Bu keşif, biyologların hayvanların göçleri konusunda 1964’ten beri savundukları “Çok Sayıda Yanlış Teorisi”nin yanlış olabileceğini gösteriyor. Bu teoriye göre, hayvan gruplarının çevrelerindeki değişiklikleri takip edebilmelerinin sebebi, gruptaki her bir canlının nereye gidileceği ile ilgili eksik kararlar vermesiydi. Gruptaki bütün hayvanların kararları birleştiğinde, hatalar birbirini götürüyor ve en doğru yöne karar veriliyordu.

Özetle bu, “Kalabalıkların Bilgeliği”nin göçlere uyarlanmış bir örneğiydi.

Ama gümüş balıklarının kararlarını birleştirmedikleri aşikar. Bir gümüş balığının kendi kendine karar verdiğini söylemek bile güç. Ama onları sürü halinde tutan içgüdülerini takip ettiklerinde, nereye gideceklerini buluyorlar.

Bu kolektif zekadır! Balıklar kararlarını birleştirmezler, kolektif olarak bilgiyi işlerler. Birlikte hareket ederek, birlikte hesap yaparlar.

Couzin’e göre göç eden diğer canlıların da böyle bir sistem uyguluyor olması mümkün ve bu durum, hayvan nesillerinin korunmasının önemini de gösteriyor. Gümüş balıklarının sayısı bir eşik değerin altına düşünce, kabiliyetlerinin ortadan kalktığını söylemiştik. Bir çok hayvan türüne ait birey sayısı azalıyor ve gruplar küçülüyor.

Eğer bu gruplardaki birey sayıları da, bugün bilmediğimiz bir eşik değerin altına düşerse, bir grup halinde hareket etme kabiliyetlerini yitirebilirler.

Bu yazı National Geographic Phenomena’dan tercüme edilmiştir.

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...