Mesleğimde 1 Numara Olacağım!
Hemen herkes, küçük bir çocukken genellikle amcalar veya büyük kimseler tarafından çoğu zaman adet yerini bulsun diye sorulan “Yavrum büyünce ne olucaksın?” sorusuna cevap vermiştir. Küçük kardeşlerimizin cevapları da, aynen büyüklerin soruları gibi kafasında hazırdır:
“Doktor olucam, hem de çocuk doktoru!”
Bu absürt sorunun kafamızdaki cevabı OKS’ye girene kadar devam eder. Çünkü lise 1’in o ızdırap verici ders konuları ve sınav sıkıntıları; kardeşlerimizin, 1. sınıfın çekilmezliğini, 2. sınıfta atmak için, hedefleri sayısal bir bölüm bile olsa, daha kolay bölümleri seçmesini sağlıyor (EA-SÖZ). Bu da o küçükken kendilerimize biçtiğimiz doktorluk heveslerini rafa kaldıran seçim oluyor.
Olay da biraz burada kopuyor. Öğrenciler kendilerine yeni bir hedef belirliyorlar ve bu hedefe ulaşmaları için önlerine 2 sene gibi uzuuun mu uzun (!) zaman konuluyor. Bu zaman zarfında lisenin makarasından kopamayıp sınavdan kopanlar, “Hem sınava çalışırım hem de makaramı yaparım kardeşim” diyerekten hedefini küçültenler ve daima ineklemekten vazgeçmeyenler olarak okul bu şeytan üçgeninde gelip geçiyor.
En sonunda muhteşem sınav gelip çatıyor.
Herkesi bir stres sarıyor, sınav bitiyor, sonuçlar açıklanıyor.
Sınava girenlerin çoğunda hayal kırıklığı ve hüsran belirtileri…
Ama “Yine de olsun canım” ayakları, “Dikey geçiş yaparım, olmadı yatay geçişle daha iyisine girerim”, “Üniversite 1.cisi olurum”, “Öyle uçarım, böyle kaçarım…” gibisinden uzayıp giden muhabbetler stresi azaltmaya yetmiyor.
Çünkü üniversiteye girmeden önce uçan abimiz, bir süre sonra boyunun ölçüsünü aldığını hissedince yatay geçiş umudundan vazgeçip, sınıfı atlamayı hedefliyor ve bu hedefler gitgide küçülmeye devam ediyor.
Bir de bakmış ki küçükken kendine verdiği “1 numara olma” sözünün yerinde yeller esiyor.
İşte hepimizin aynı ideallerle başladığı hayat yarışında, elenenlerin hikayesi bu.