Kağıt

Öncelikle bütün okurlarımızın Bayramını tebrik ediyorum. Nice bayramları milletçe huzur ve refah içinde geçirdiğimiz günlerin hayalini kuruyoruz. (Konuyu burdan bağlamaya çalışacağım. 🙂 )

Refah kelime anlamı olarak bolluk ve rahatlık içinde yaşamak anlamına geliyor. Bu kavram toplumların ekonomik profillerini çıkarırken çokça kullanılır. Ancak diğer çok önemli parametreler olan gelir dengesizliği, vergi eşitsizliği, borçlanma vs. gibi daha birçoğunu içermeyen oldukça genel bir kavramdır. Ülkemizde ve dünyada tüketimin artışı refah göstergesi olarak kabul ediliyor. Tabi burada şöyle bir incelik var ki; harcayabilenin daha çok harcaması, zaten harcama gücü olmayanın yine harcayamaması “toplumsal refah” kavramı ile çelişebiliyor. Ben soruyu biraz daha temele çekmek istiyorum. Tüketim artışı gerçekten de refahı gösterir mi?

Tüketim elemanları bir kalemden son model arabaya kadar oldukça geniş bir yelpazede ele alınabilir. Malî statüsü hangisine uygunsa kişi yelpazenin o diliminden tüketimi daha çok yapar. Daha alt dilimlerdeki tüketimleri hesaba bile katmayabilir. Ya da bazılarının kariyer hedefi olarak belirlediği bir başkasının aylık gideri olabilir.

Bütün bunlar çok genel kavramlar. Ayrı ayrı ve uzun uzun incelenebilecek (incelenmesi gereken) konular. Bu yazımda ekonomik bir çıkış noktası sunamayacağım ne yazık ki. Onun yerine günümüzde pek çok insan için önemini kaybeden ancak bedelinden çok bizler için olan anlamını yitirdiğimiz bir “tüketim kalemi”nden söz etmek istiyorum. Hiçbir tüketim materyali olmasın ki onun kadar tabiattan gelen ve onun kadar canlılığı etkileyen:

“KAĞIT”

Evet, kağıt… Sizlere çok çok basit gelebilir. Özellikle de harita-metod defter arayışlarını geride bırakan genç ve ileri yaş erişkin kesim için kağıt, doğada bulunan 5. element gibi gelmeye başlamıştır bile. Geçimini kağıt atıkları toplayıp satarak sağlayan düşük gelir düzeyinde yurttaşlar haricinde kağıt hayatımızda neredeyse hiç yer işgal etmiyor, her gün sürekli onlarla uğraşsak da. Ne yazık ki bir şey ile meşgul olmak, ona hayatımızda yer olduğunu göstermez her zaman. Mesela herkes denizde yüzmek ister ama bir kısmımız denizi kirletmemeye özen gösterir ve çok azımız denizlerin temizlenmesi için çaba gösterir. İşte deniz o çaba gösterenler için çok daha anlamlıdır aslında. Bunun gibi dosya, döküman ve evrak içinde yüzsek de “kağıt” bizler için hiçbir anlam ifade etmeyebilir.

Toplumların bilime ve bilgiye verdikleri değer kağıda duydukları saygıdan anlaşılabilir.

Bunu nereden anlarız peki? Çok basit: Dosyada en ufak bir hata çıksa sayfayı yırtıp atıyoruz, elimiz kayıp yanlış yazsak yeni bir yaprak alıp ona tekrar başlıyoruz, yazıcıya sıkışan kağıtları buruşturup atıyoruz. Ve işin en acıklı kısmı da onları geri dönüşüme değil de çöpe atıvermemiz. Her zaman masamızın yanında o büyük mavi kutulardan bulamıyoruz, oraya kadar gidecek vaktimiz olmuyor gibi gibi birçok neden ve bahane bazen aklımızdan geçiyor, bazen de aklımıza bile gelmiyor.

Peki kağıt neden bu kadar önemli? Bunun iki sebebi var. Birincisi oldukça bilinen (bilindiği düşünülen) bir yönü. Kağıtlar sentetik değiller. Onları hala ağaç keserek elde ediyoruz. İşin trajik yanı da buradan başlıyor zaten. Dünyada her yıl 4 MİLYAR ağaç kağıt üretimi için kesiliyor. Bu miktar tüm ağaç kesimlerinin %35’ini oluşturuyor.

Bir dakikanızı ayırıp etrafınızda kağıttan üretilmiş şelere bakın. Kitaplar, dergiler, posterler, ambalajlar… Kağıdın onlarca formunu görebilirsiniz. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl kişi başına düşen kağıt tüketimi 340 kg ve bunu tüm nüfusa vurduğunuzda yaklaşık 85 milyar kilograma tekabül ediyor. Bu miktar elbette dünyadaki ortalamanın çok üstünde ancak ülkemizde de hatırı sayılır ölçüde kağıt tüketildiği malumumuz.

Dünyadaki kağıt tüketimi son 40 yılda yüzde 400 arttı. Kağıdın sadece matbaada kullanılmadığını da hatırlıyoruz; tuvalet kağıdından, hoparlörlere, izolasyon malzemelerinden tenis ayakkabılarına kısacası kağıt, yaşamamızın her yerinde.

Kağıdın doğrudan ağaçtan gelmesi halen büyük bir problem. Pek çok ülkede birçok kağıt üreticisi artan oranlarda geri dönüşümden kağıt üretimine ağırlık vermeye çalışsa da harcanan kağıtların kaçta kaçının gerçekten geri dönüşüme ulaştığı konusu tartışmalı. Bilgi ve teknoloji çağında olduğumuzu iddia ederiz ama aslında hepsinden öte “ulaşabilirlik ve erişebilirlik” çağındayız. Bilimdeki ivmelenmelerin altında yatan en büyük etmen de bu iken ve yazılan her satırı internetten okuyabilme imkanı varken hala kitapların, broşürlerin, afişlerin basım sayıları ile övünüyoruz. Sırf kütüphanelerimiz kalabalık görünsün diye ağaçların kesilmesine izin veriyoruz. Hatta paramızla buna katkı sağlıyoruz.

Peki ne yapacağız? Kullanacağımız kadar kağıt temin edip onu verimli şekilde kullanacağız. Eğitim sistem ve materyallerini yeni çağa uyarlayacağız, balya balya kağıtların sınav öncesi harcandığı ve sonra çöplere atıldığı fakültelerden bilim bekleyebilir miyiz? Sınav modaliteleri elektronik sisteme entegre oluyor dünyanın pek çok yerinde ve biz de bunu sağlayabiliriz. Gereksiz afiş, broşür, kupon, pankart basılmasının ve etrafa saçılmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Bütün harcanan ve görevini tamamlayan kağıtların uygun şekilde geri dönüşüme ayrılması ve ulaştırılmasını sağlamalıyız.

Kağıdın ikinci ve en önemli özelliği de aslında bilimin hammadesi oluşudur. Bilimsel gelişmeler, bilginin aktarılması ile mümkündür. Bu da eğitim materyalleri ile olur. Yukarıda bahsettiğim gibi yoğunluğu elektronik sisteme geçirmek gerekse de eğitimde kağıt her zaman bir şekilde olacaktır. Bu yüzden ne kadar az olursa olsun boşa kullanılan ve uygunsuzca atılan her kağıt bilimden çalınan bir sayfadır. Doğu kültüründe o yüzden kağıdın kendisine büyük saygı verilir. Kağıt ayak altında tutulmaz. Çünkü her kağıt önce bilimin ve bilginin hakkıdır. Toplumların bilime ve bilgiye verdikleri değer, kağıda duydukları saygıdan anlaşılabilir. Bir toplumda kağıtlarda yerlerde geziyorsa, çöpler kağıt atıklarla dolup taşıyorsa o ülkede bilim öksüz, bilgi ise yetimdir. Kağıda ve dolayısıyla bilime ve tabiata kısacası geleceğimize sahip çıkalım.

“Bu yazı yazılırken hiçbir kağıt tüketimi yapılmamıştır.”

Aşağıdaki ilk videoda kağıdın tarihsel bir metodla zahmetli üretim sürecini izleyebilirsiniz. Sonunda ince de bir mesaj gizlenmiş. İkinci videoda da modern bir kağıt fabrikasında ağaçtan kağıda geçen aşamaları görebilirsiniz. Umarım mesaj ulaşabilmiştir.

Geçmişte:

Günümüzde:

İsmail Sarbay

Hekim. Opereyşın'ın kurucu ortağı ve isim babası. Görseli yazıya tercih etmesiyle tanınır. Hobilerine titizlikle sarılır.

Sevebilirsin...