Annelerin Milliyeti Olmaz!

Annelerin Milliyeti Olmaz!

Annelerin kanından canından bir parçadır evlatları.

Merhametleri de çok katlıdır, sevgileri de… Toz konsun istemezler üzerlerine.

Esen rüzgardan bile zarar görmesin diye uğraşırlar, ciğerpareleri.

Mümkün olsa, yanlarından bile ayırmak istemezler.

Evlatları uzaktaysa, onların da bir parçaları gitmiştir sanki yavrularıyla. Ne yer, ne içer, kimlerledir diye düşünür dururlar. Kulakları kapı ve telefon sesindedir.

Evlat büyüdükçe sevgisi eksilmez, hatıralarla daha da köklenir.

“Dün doğmuştu daha. Uykusuz geceler, ilk gülüş, ilk diş, ilk adım, ilk konuşma… Sonra okula başladı. Sonra lise, üniversite… Yıllar ne de çabuk geçti.” derler.

Sonra aynada dip boyası gelmiş saçlarındaki aklara takılınca gözleri, “Evet” derler, “Yıllar gerçekten de geçmiş. Su gibi…”

“Ama olsun” derler. “İyi ki anneyim!” Dünyadaki çok zor ama çok güzel bir konumdur annelik.

Belki de bir polisin, bir öğretmenin, bir askerin annesidir.

Ya da kandırılmış zavallı bir gencin… O anne de ister ayrılsın yavrusu yanlış işlerden. Evine, ailesine, vatanına, bayrağına sahip çıksın. O da istemez masum insanlara silah sıksın. Ya da bu yolda canından olsun.

Her anne, çocuğunu çok sever; iyi işlerde, iyi yerlerde görmek ister sağlıklı ve mutlu bir şekilde.

Onun acısını yaşamak istemez hiç bir anne.

İster ki vatanına çok faydalı işler yapsın. Ülkesinin teknolojisini geliştirsin. Terör haberleriyle değil, yaptığı keşiflerle duyursun ülkesinin adını.

Bütün insanlığa faydalı olsun, ırk ayrımı yapmadan.

Annelerin merhameti herkesedir.

Zaten anneliğin, milliyeti olmaz.

Sevebilirsin...