Tercümeye dair…
İskoçya’daki The Edinburgh Dungeon‘ın giriş kapısında asılı bir posterde, elindeki kılıcıyla ve ciddi surat ifadesiyle kapıdan girenleri kesen uzun saçlı bir karakter yer alıyor. Posterin üzerindeki isme baktığımızda, başımızı sallıyoruz gayrı ihtiyari. Çünkü isim tanıdık geliyor: William Wallace. İskoçların kahramanı.
İsmin hemen altında tek bir cümle yazıyor: “Where there is a Will, there is a War!”. Meşhur bir İngiliz atasözünün modifiye versiyonu. İngilizce bilmeyenler için tercüme edelim: “Nerede bir istek varsa, orada bir savaş vardır!”
İngilizce bilen okurlarımız itiraz edecek: “Oldu mu şimdi?” Evet haklısınız, olmadı. Tercüme yavan oldu ve üstelik cümlenin esansını da Türkçe’ye taşıyamadı.
Peki neden? Will kelimesi, William isminin kısaltması olarak da kullanılıyor. Burada William Wallace anlamında tabi. Öyleyse, sadece onu düşünerek cümleyi yeniden tercüme edelim:
“Nerede bir William (Wallace) varsa, orada bir savaş vardır!”
Eh, bu da olmadı. O halde ne yapmalı? En iyisi motomot tercümeyi bir yana bırakalım da cümlenin ifade ettiği şeyi Türkçe’ye çevirelim:
“İsteğin (William Wallace’ın) olduğu yerde, savaş vardır! (İngilizce‘de amaç, arzu, istek anlamlarına gelen Will kelimesi kullanılarak, sözün atfedildiği İskoçyalı savaşçı William Wallace’ın ismine de atıfta bulunulmuştur.)”
Şimdi… Nerede kaldı orijinal cümlenin tadı?
Üstelik ben Will kelimesini “istek” olarak kabul ettim de, sözü söyleyenin “arzu” kelimesini kastetmediği nereden biliyoruz?
İşte bu yüzden, bir tercüme, asla aslının yerini tutamaz.
Bu yüzden mesela bir şiir, bırakın bir başka dili, kendi dilinde bile çoğunlukla layıkıyla düz yazıya dökülemez.
Bu yüzden, siz yukarıdaki Türkçe tercümeyi okurken, William Wallace’a atfedilen orijinal sözü değil, bundan benim anladığımı okumuş oldunuz.
“Türkçe Meal” konusuna bir de bu açıdan bakın.
Ben yazıyı çok beğendim gerçekten. Teşekkürler..