Teknoloji Dünyası’nda Roller Değişiyor!
Günümüz iletişim teknolojisinin bu kadar büyük gelişme göstermesinde şüphesiz en büyük rol bilgisayarlara ait. PClerin evlerimize girmesinden sonra yıllar geçtikçe daha da ucuzlayan cihazlar dünyanın dört bir yanına dağılmak için uzun süre beklemedi. Elbette bu durum donanım ve yazılım dünyasında yeni ihtiyaçları ve bunlara paralel gelişmeleri de beraberinde getirdi.
Dos, Windows, NT teknolojisi vs. üstüste hızlı bir başarı grafiği çizerken diğer yandan açık kodlu linux yazılımları da beklenmeyen müthiş bir gelişme göstererek büyük firmaların karşısına geçebilme cesareti gösterebilecek konuma geldiler.
Donanım dünyası da kendi gelişmelerini sürdürebilmek için milyonlarca dolarlık yatırımlarla laboratuvarlar kurdular. İntel ve AMD mikroişlemciler bazında kıyasıya bir rekabete girerken, grafik işlemcilerde de Nvidia ve Ati gibi iki dev büyük bir yarış içindeydi.
PClerin gelişmeleri de gelişme ivmeleri de gün geçtikçe artıyordu. Bu dünyanın 3 boyutlu grafik olayına el atmasıyla eskiden beri süregelen grafik anlayışı artık unutuluyor, yapımcıların önüne yepyeni ufuklar çıkıyordu. PClerde belli bir doyum noktasına ulaşılana kadar 3 boyutlu grafikler âtıl kaldı. Ama daha sonrasında hızlı bir gelişme göstererek buna uygun donanımın da geliştirilmesi ihtiyacı duyuldu.
3D teknolojisinin belirli bir yere gelmesi tasarımcıların, mimarların, yapımcıların işini kolaylaştırırken oyunseverlere de daha önce denenmemiş tadılmamış fırsatlar ve realiteler sundu.
Neredeyse bilgisayar tarihi kadar olan bilgisayar oyunları gelişen teknoloji ile birlikte çok hızlı bir şekilde birer ikişer evlerimize girmeye başladı. 3D olayının bir noktadan sonra çığırından çıkması bazı yetersizliklere ve problemlere yol açmaya başladı.
Günlük kullanıma uygun, işletim sistemi haricinde kelime işlemci, basit grafik işlemlere müsait, internette dolaşıma izin veren Pc ler oyun konusunda kullanıcılarına birşey veremiyor, sistem bu ağır yükün altında eziliyordu. O güne kadar zaten bilgisayar “upgrade” i yapan bizler o dönemlerin tam oyun dönemlerimiz olmasının da etkisiyle daha fazla şeyler yapmak ister olduk. Harçlıklarımızdan arttırdıklarımızla, marketten dönerken cebimizde “unuttuğumuz” para üstleriyle, bayram hasılatlarını birleştirip doğruca bilgisayarcının yolunu tuttuk. Neden? Daha evvelinden bolca havasını attığım 2 mb ekran kartını 8 mb olanıyla değiştirebilmek için. Çünkü havasını attığımız 2 mb ekran kartı bu yükü kaldıramaz olmuştu. Anlayacağınız benim emektar ilk Pentium makinem artık iş göremez oluyordu.
Teknoloji hızla gelişimine devam ededursun Pc lerde hâlâ yüksek bir standart oturmamış olmasından kaynaklanan sorunlar devam ediyordu. O zamanlar kullanıcılar internetin bu kadar yaygın olmamasının da etkisiyle yanlış upgrade’ ler yapıyordu. Anakartında PCI slotu olan AGP ekran kartı alıyor, edo-ram ci sd-ram alıp elinde patlıyordu. “Şu oyun bu sistemde çalışır mı?” sorusunun cevabı “baba sen yeni ekran kartı al çalışır” oluyor, 50$ lık ekran kartı almaya giden kullanıcı anakartına uyumsuzluğu sebebiyle 250$ faturayla geri dönüyordu.
Bu sorunu aşmak için dünyanın büyük elektronik cihaz üreticisi Sony, Sonic karakterinden tanıdığımız Sega gibi devler başka çözüm arayışlarına girdiler. Ve piyasaya Sony Play Station, Sega Dreamcast gibi “oyun konsolları” çıkıyordu. En büyük avantajı “standart” olan bir sistemleri olması ve Play Station için çıkan bir oyunun tüm Play Station’ larda oynanabilmesiydi. Üstelik öyle böyle bir cihaz değil ciddi manada grafik işlemcisi olan zamanın Pc’ lerinin çoğundan iyi bir makineydi. Biz Pc’ ciler olayı şaşkınlıkla izlemiş ve gelenekçi davranıp Play Station’ a geçmemiştik. Pc hakimiyeti karşısında konsollar ne kadar tutunabilirlerdi ki. Hem fiyatları da çok pahalıydı. Bu ateş kısa sürede sönecekti. Ama sönmedi daha da gelişerek devam etti. Play Station 2 derken Microsoft x-Box 360 ve Play Station 3 piyasaya girdi. Hepsi birbirinden iyi bu makineler yine de biz Pc’cilerin bazısının evine girmedi. Belki de artık büyüyüp oyun başında daha az zaman geçiriyor oluşumuzdandır, bilemiyorum.
Beni bu yazıyı yazmaya iten sebep de “Kendini PCde bulmuş, ortalığı kasıp kavurmuş bir rüzgar gibi gelip hâlâ esen Call of Duty” ile ilgili. Multiplayer’ı için internet kafeleri zengin ettiğimiz şu bizim Call of Duty, üçüncü oyununu sadece konsolda çıkaracakmış. Evet bu dünyada roller değişiyor ve inatla, ısrarla, hüzünle haykırıyorum “kurtarın şu PC’ leri”…
oyun dünyâsında olmalıydı oyun. ne teknolojisi?:)
Daha makro olarak düşünürsek her ikisi de teknoloji ürünü. Kaldı ki bu ürünler yalnızca oyun konsolu olarak işlev görmüyorlar. İnternet dahil her işi yapmakla birlikte bir Pc’ci olarak elbette tasvip etmiyorum. 🙂
call of duty için internet kafeleri zengin ettiğimiz kesin:) ama eğer bu oyunun 3.sü pc için olmayacaksa ki 2.sinin grafikleri mükemmeldi bu oyunun multiplayer müdavimleri için çok kötü olmaz zaten böyle oyunlarda grafikten çok oynanabilirlik ön planda olduğu için-”olm ikide silahlar çok zor lan bir açın yaaa!!!”-gibi yorumları yapan bizler hala 1 i oynamaya devam ederiz..