Telaffuzu Aynı
Bir arkadaş anlatıyor: Halı bakmaya gitmiştim. Dükkandan içeri girdim. Soğuk havada üşümemek için sardığım atkımı yüzümün görünmesi için indirdim (badem gözlerim hariç hiçbir yerim görünmeyecek şekilde sarmıştım. bunun da hoş olmayacağını düşünmüştüm). İçerisi boy boy (ben sadece bir boyunu görmüştüm ama arkada daha fazlası varmış), renk renk, desen desen halılarla kaplıydı. Ben dikkatli bir şekilde halıları incelerken bir halı gözüme çarptı. Rengi çok güzel, deseni sade ama hoş…
-Yavaş.
-Pardon. Bir şeyiniz yok ya.
-Önemli değil.
Ben gözümü tutarken adam omzunda taşıdığı halıyı önümde yığılı duran halı yığınına serdi. Tek gözümle o halının aradığım halı olduğu kanaatine vardım. O halıya birden ısındım. Isı bütün sırtımı kapladı. Artık bunalmaya, terlemeye başlamıştım.
Çalışanlardan bir “Hop! Aman!” demeseydi benim palto sırttan dekolteli olacaktı. “Senin ne işin var burada?” anlamına gelen 3 numaralı bakışlarımı arkamdaki elektrikli sobaya diktim. O da bana “Asıl senin ne işin var burada?” diyordu. Sobayla konuşmamı bitirdikten sonra halıyı alacağım müjdesini dükkan sahibine bir an önce ulaştırmak için hızlı adımlarla masaya ilerledim. Ama tam o esnada çok garip bir şey oldu. Dükkan sahibi ve masa ortadan kaybolmuştu. Üstelik etrafımda bir sürü halı vardı. Hem de benim gördüklerimden fazlası. Herhalde ışınlandım diyerek ayağa kalktım ve dükkan sahibine doğru olan yolculuğumu tahtaya çarptığı için sol ayağımın yardımı olmadan tamamlamak zorunda kaldım.
Adam bana manalı manalı “Geçmiş olsun.” dedikten sonra buyurmamı söyledi. Ben de buyurdum. Kredi kartıyla 6 ay taksitle halıyı evime yollattım. Fakat bu işlem sürecinde yukarıda bahsettiğim badem gözlerimden -sol cenahı ağrısa da- hiçbir hatanın kaçmayacağını ıspat ettim. Adam beni yer-yurt-mesken ve isim sorularıyla uğraştırırken ben derin düşünceler içinde soruları cevaplamaya çalışıyordum. Neyse, hepsini söyledikten sonra sıra ismime geldi. Ben bir İstanbul beyefendisi duruş ve tavrımı takınarak “İsmail” dedim. Sonra da ismimin basit bir kağıda yazılışına sinirli bir şekilde adamın ismimi yazmasını seyrettim.
“İ-s-m-a-h-i-l”.
O da ne bir harf fazlaydı. Parmak hesabı yaptım. İsmimde 6 harf vardı. Ama bir anda 7 harf olmuştu.
-İSMAİL.
-?
-İsmail diye yazılıyor.
Adam hiç umursamaz bir halde bugün başıma gelenlerin en ağırı ile karşılaşmamda bana yardımcı oldu.
-Buşvir yigenim. Farketmez, dedi. Tilaffuzu ayni…
-…
Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.
baba süper yaa.. harbi koptum burda.. bu halı muhabbeti sardı beni..