Çizdiğimiz resimler
Küçük bir çocuk annesinin doğum gününde bir ev resmi yapmaya karar vermişti…
Küçük zihninde ev çoktan boyanmıştı bile; en küçük ayrıntısına kadar nasıl olacağını biliyordu…
Geriye sadece kağıda dökmek kalmıştı…
…
Doğum günü için hazırlayacağı resim bitti… Elinden geldiğince bir ev şekli ortaya dökmüştü. Bu bir sanat eseriydi, çünkü ona aitti.
Her bir çizgisi annesine olan sevgisiyle yapılmıştı, her pencere her kapı orada olması inancıyla boyanmıştı.
Bir saman yığını gibi görünse bile, mükemmel bir evdi. Bir başarıydı, çünkü küçük sanatçı ona tüm kalbini ve ruhunu vermişti, onu yapmak için tüm varlığını katmıştı.
…
Çocuk mutlu ve kendini vermiş olarak resmi yaparken biri gelir ve “Neden oraya bir pencere koymuyorsun? Şuraya da bir kapı koyabilirsin, bahçe yolu şuradan gitsin” der.
Bu sözlerin çocuğa etkisi, yaptığı işe ilgisini kaybetmesi olacaktır.
Devam edebilir, ama şimdi başkasının fikirlerini kağıda dökmektedir. Sinirlenebilir, mutsuz olabilir, bu tavsiyeleri geri çevirmeye korkabilir, resimden nefret etmeye başlayabilir, belki resmi yırtabilir; çocuğun tipine göre reaksiyon ortaya çıkacaktır.
…
Sonuçta ortaya çıkan resim belki tanınabilir bir ev resmi olabilir, fakat mükemmel değildir ve bir başarısızlıktır. Çünkü bu artık başkasının fikirlerinin yorumudur; kendi fikirlerinin değil.
Bir doğum günü hediyesi olarak kullanılamaz, çünkü zamanında bitmeyebilir ve annesi hediye için bir dahaki seneyi beklemek zorunda kalabilir.
Bu, hastalıktır; müdahaleye reaksiyondur.
Bu geçici başarısızlık ve mutsuzluktur.
… ve bu başkalarının hayatımızın amacına müdahale etmelerine ve zihinlerimize şüphe, korku veya ilgisizlik ekmelerine izin verdiğimizde gerçekleşir.
Dr. Edward Bach
Güzel bir yazı.. Bu siteyi çok sevdim. Bana yıllar önce okuduğum “insan ve kainat” dergisini hatırlattı:)