Üyelerimizden bayram hatıraları – 2

Üyelerimizden bayram hatıraları – 2
Üyelerimizden Bulut, “bayramda unutmamamız gerekenler”i hatırlatan bir hatırasını kaleme almış. Hikayesi için ve bu önemli konuyu bize hatırlattığı için kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Aslına bakarsanız anlatacağım hikayem bayramdan birkaç gün önce bir ders ortasında başladı. Müdür yardımcısı sınıfa girdi ve bayramda yapılacak huzur evi ziyareti için bir kaç gönüllü istedi.

Evet, biraz utanç verici ama yanlızca üç kişi gönüllü oldu. Bana gelince, ben parmak kaldırmadım; çünkü bize belirtilen saatte muhtemelen şehir dışında akraba ziyaretinde olacaktım. Müdür yardımcısı bir kişi daha istedi ama kimse yine gönüllü olmaya yanaşmadı. Hoca da not defterini çıkardı ve gönüllü üç kişiyi ve sınıf başkanını defterine not etti.

Sınıf başkanı kim miydi? Tabii ki bendim. İtiraz edebilirdim belki, ama kabul edilmeyeceğini bildiğimden tenezzül bile etmedim. Mecburen bayram günü planlarını değiştirmek zorunda kalmıştım.

Bilmem hiç farkına vardınız mı, bayram sabahı güneş normal günlerden daha iyimser doğar. Sanki içinize çektiğiniz hava huzur vericidir. Herkes küçük harflerle konuşur ama büyük adımlar atar.

İşte yine aynı bayram sabahlarından biriydi. Bayramlaşma telaşı azalmıştı, benim de artık okula oradan da huzurevine gitme vaktim gelmişti. Okulda hocalarla buluştuk ve huzurevinin yolunu tuttuk. Yoldan aldığımız birkaç pastayla ve hediyelerle oraya vardık. Hocamız yerel bir gazeteye de haber vermişti, bizi ve ziyaretimizi haber yapmaları için.

Huzurevinden içeriye girdiğimizde, huzurevi sakinleri sanki bizi bekliyor gibiydiler, bizden başka ziyaretçi yoktu. Herkes en güzel elbiselerini giymiş, umut dolu gözlerle kapıdan girecek kişileri bekliyordu.

Arkadaşlarım pastaları dağıtırlarken, ben de tepsiyla çay dağıtmaya başladım. Bir yandan çayları dağıtıyor, bir yandan da ufak ufak sohbet ediyordum huzurevi sakinleriyle. Bu arada birkaç ziyaretçi daha gelmişti yanımıza.

Son çayımı verdiğim bey amcanın yanına oturdum ve halini hatırını sordum. İsmini tam hatırlayamıyorum. Ama siması hala aklımda.

Sohbetimiz aslında neşeli başladı ama daha sonra, aklına kendi torunları mı geldi bilmiyorum, bir anda gözleri doldu, ses tonu değişti. Onu üzmek istemiyordum. Hemen konuyu değiştirdim. Ortamdaki hüzün dağıldı. Sohbetimizin kalan yarısı gülerek geçti. Aslında gayet neşeli bir kimliğe sahip bir bey amca olduğu belli oluyordu.

… ve ayrılma vakti geldi. Biz huzurevi sakinleriyle sohbet ederken, gazeteci abi bol bol fotoğraf çekmişti.

Ertesi gün ilk işim, huzurevine bizi haber yapmaya gelen gazeteyi almak oldu. Biraz da heyecan vardı aslında içimde. Yerel de olsa bir gazetede yer alacaktık.

Gazeteyi açtığımda şok oldum diyebilirim. Ben küçük bir haber bekliyordum, ama onlar ziyaretimizi tam sayfa haber yapmşlardı. Genç bir yazar da bu ziyareti uzun uzadıya yorumlamıştı.

Ancak beni asıl etkileyen haberin uzunluğu değildi: Gazetede beş altı tane resim vardı, lakin en göz alıcı yerdeki iki resimde ben vardım. Gazeteci abi hangi ara çekmişti resimleri bilmiyordum aslında.

Arkadaşlarım bana çok kızmışlardı, “Biz de oradaydık, bizim niye seninki kadar güzel resmimiz çıkmamış” diye.

Fotoğrafların birinde bir teyzeye çay uzatırken, diğerinde ise bizim bey amcayla beraber komik bir şekilde gülerken yer alıyordum.

Yazının en ilgi çekici kısmı ise başlığıydı. Aynen şunlar yazıyordu:

“Bize unuttuğumuz bir şeyi hatırlattınız; sonsuz teşekkürler”

İsmail Sarbay

Hekim. Opereyşın'ın kurucu ortağı ve isim babası. Görseli yazıya tercih etmesiyle tanınır. Hobilerine titizlikle sarılır.

Sevebilirsin...