Kategori: Edebi Hezeyanlar
İstanbul’da geçimini taksicilikle sağlamaya çalışan bir taksici esnafıyım. İstanbul’da sel felaketi sonrası yağmacıların hale yüz kızartıcıydı. Gazeteler bunlar insan olamaz yazıyordu. Doğruydu, o gün sel üzerinden bir parça mal kapabilmek için neredeyse sele kapılacak olan aç...
Önceki yıllarda olduğu gibi, bu yaz da ÖSS’ye girenler için heyecanlı geçti: “Hele bir ÖSS geçsin” ile başlayan temenni konuşmaları, “Abi bir puanlar gelsin de bakalım” ile devam etti. Tercih listesini hazırlamanın gerginliği, herhalde önceki aşamaların...
Geçenlerde, evi “yaz temizliği” adı altında elden geçirirken, eski yıllara ait defter, kitap gibi eşyalarımın bulunduğu masama ve dolaplarıma da çeki düzen vermem gerekti. Tozlanmış, eskimiş, ama her biri birer etkileyici cümle gibi insanı beyninden vurulmuşa...
Derinden gelen bir uğultu… … ve korkunç bir sarsıntı. Elektrikler çoktan gitmiş. Önce sağdan-sola, sonra daireler çizerek sallanıyor bina. Neredeyim? İstanbul’da olmadığımı hatırlıyorum. Gölcük yakınlarındayım. Binaya kamyon çarpıyor gibi. Veya dev bir boğa boynuzlarını takmış binayı...
Buzdolabı üşütüktür. Kendi soğuğundan zahir. Sakin rutin çalışırken birden biri yoklamış gibi irkilir. “Tırrn tırrn tırrn” diye başlar, bir iki ‘grav gruv’dan sonra “tör tör tör” finaliyle silkinip kendine gelir. Sakin olmasını telkin edin, imkânlar dâhilinde...
– Aksaray! Mekanik ses ikinci kez tekrar etti: – Aksaray! – Sayın yolcularımız; Aksaray, bu yöndeki son istasyonumuzdur. Kapılar açıldı. İnsanlar akışkan bir madde gibi kapılardan çıktı. Vagonda kimse kalmamıştı. Sonunda o da çıktı. İki çıkışlı...
Yıllarca sınıf öğretmenliği yapmış biriyim, onun kadar iyi anlaştığım bir öğrenci olmadı. Fazla konuşmayan biriydi. Aynı zamanda komşusu olduğumdan, belki de en çok benimle konuşuyordu. Ailesi bir trafik kazasında hayatlarını kaybettiklerinden, babaannesi ile beraber kalıyordu. Onu her sabah okula...
Hani unutulmuş gelenekler diye iç geçirip, geçmişten dem vururuz ya… “Filan zamanda insanlar…” diye başlayan, ya da “Şu yörenin adetleri…” diye devam edebilen muhabbetler… Bir de hani çok günlük, sıradan, zaten olması gerektiği gibi olanlar vardır...