İnovasyondan iflasa: KODAK
George Eastman henüz sekiz yaşındayken babasını kaybeder. İki sakat kızkardeş, bir ana… Mecburen çalışmaya başlar. Önce bir sigorta şirketinde getir götür işleri yapar, sonra bir bankanın muhasebe servisine kapağı atar. Fotoğrafçılığa karşı aşırı merakı vardır, Santo Domingo‘ya doğru seyahate çıkar güzelim manzaraları dondurmaya çalışır. Makine büyük ve ağırdır, taşıyan hayvanların canı çıkar.
Bu macera içine dert olur, daha pratik bir makine için kafa yorar. Sırf bu iş için Fransızca ve Almanca öğrenir. Zira fotoğrafçılar ciddi bir kimya ve ışık bilgisine sahip olmalıdır. Bir sürü asitler, bazlar, tuzlar… Neyse ki 1880‘li yıllarda İngiliz R.L.Maddox kimyasalı jelatinle kaplar.
Eastman ise gözünü bir adım öteye diker, kuru levhaları üretir (1881) ve yüz pozluk şeffaf ve esnek bir filmi makaraya sarar.
Ancak makaralar elin makinesine uymaz, oturur standart ölçülerde olan bir makine imal eder, ruloyu da içine koyar. 25 dolardan elini öpene satar. Alır filmi yıkar, yeni bir rula takıp verirler 10 dolar daha… Bu hizmet amatörlerin de hoşuna gider, zaman zaman dondurdukları anlarla profesyonellere bile taş çıkartırlar.
Mr. George 1988‘de piyasaya sürdüğü “Box camera” basit bir cihazdır. Pozlama süresi ve diyafram değerleri sabit olup saniyenin 1/25’inde açar kapar. Ardından çıkardığı cep kamerası (Pocket Kodak 1895) yeni bir çığır açar. “You press the button, we do the rest” (Düğmeye bas gerisini bize bırak) sloganı ile fotoğrafçılığı eğlence hâline getirir, hayli taraftar toplar.
UZAK UFUKLARA
George Avustralya‘da bile fabrika açar, Pasifik piyasasına da el koyar. Bir anda Kodak‘ın personeli 20 bini aşar. Geliştirilmiş kameralar, flaşlar, iki, üç, dört renkli filmler (Kodacolor) derken kendilerini aşarlar. Hareketli resimlerle (CineKodak) ilgilenir, mikrofilm ve sinema işine de soyunurlar.
George Eastman sadece albümleri renklendirmekle kalmaz, gazetecilik ve film sektörüne de hız katar. Organizasyonları kusursuzdur, dünyanın dört bir yanında muntazam dağıtım ağı kurar. Bir zamanların ofis boyu personelini korur kollar, prim verir, kâr ortağı yapar ve mesai üstü çalışmalar sağlar.
Muhtemel kazalara karşı tedbir alır. İşçilerine maluliyet ve emeklilik hakkı verir, gönüllerini hoş tutar. O günlerde cep tipi Kodak’lar 5 dolara satılmaktadır ancak Eastman daha ucuz, daha basit ama en az diğerleri kadar verimli bir makine için çalışmalar yapar. 1900‘de Meşhur Brownie’leri 1 dolara, film rulosunu 15 sente satar.
Yani bedavadan ucuza…
Mr. George Reklama harcadığı paraya acımaz, bağışlarda bulunur sık sık manşetlere çıkar. Yaşı 77’ye varan Eastman, “My work is done. Why wait?” İşimi tamamladım, niçin bekleyeyim gibi mantıksız bir mantıkla canına kıyar.
AKILLARINA MI GELİRDİ?
Kodak makineden değil filmden kazanmaya bakar. Digital teknolojisini de ilk bulan ve tatbik eden onlardır (1975) ancak piyasanın bu kadar çabuk dönebileceğini hesaplayamazlar. Filmler, banyo solusyonları, yıkayıcılar ellerinde patlar. Tabiri caizse kendi bacaklarına sıkarlar. Japonlar kadar süratli hareket edemez piyasayı rakiplerine kaptırırlar. 132 yıllık firma bu gafletin bedelini ağır ödüyor. New York‘ta Manhattan iflas mahkemesine başvuran yönetim, buraya kadar deyip ellerini kaldırdı. 19 bin eleman akibetini bekliyor.
Son yıllarda ABD şirketleri peşpeşe iflas ediyor. Refco Finans, Enron Enerji, Lehman Brothers, Washington Mutual Bank, WordCom Telecom, General Motors, CIT Finans, Conseco Sigorta, Global Crossing Limited (Bilgisayarcı), Chrysler (Fiat tarafından satın alındı), Thomburg Mortgage, Pasific Gas and Electric, Texaco (Petrolcü), Financial Corporation of America, IndyMac Bancrop Bank, Lyondell Chemical Company (Petrokimya), Calpine Corporation (Enerji), United Airlines, Delta Airlines ve Kodak havlu attılar!
Ki, bunlar mal varlıkları 30 milyar dolar ile 700 milyar dolar arasında değişen firmalar.
İrfan Özfatura – Türkiye
Ne günlerdi… Marketteki kasiyere makarayı bırakır, bir haftaya kalmaz üzerinde neşeli portrelerin olduğu kodak paketleri içinde o parlak fotoğraf kağıdı üzerinde donmuş anları alırdık. Özlüyor muyum? Belki toplaşıp “ışık altında” albüm karıştırmayı…
Filmin ve makinanın pahalı, dolayısıyla her pozun değerli olduğu yıllardı. Işığı doğru tutturmak için herkes ufaktan amatör fotoğrafçı olmuştu bile..
Gerçekten iflas mı etti Kodak?
Mahkemeden iflasını istemiş.
fotoğraf dendiği zaman çocukken evdeki fotoğraf makinası gelir aklıma; içinde film olmayan makinayı gizlice babamın cekmecesinden alır objektifi kapatan deri kılıfı üstünden güç bela çıkartıp kardeşimin fotograflarini cekerdim:) yada çekiyormuş gibi oyun oynardım:)
o zamanlar her film karesi degerliydi öyle aklına geleni cekemezdin zira sadece 36 poz vardi hemen biterse fotografciya gidinceye kadar başka fotoğraf cekemezdin, şimdi öyle mi ya? canın sıkıldı “şakk”, aa orda kuş varmış çek çek “şakk”, yururken iki dakika mola versen “şakk”. fotograf cekmenin değeri kalmadı, fotoğrafta birşeyler anlatma derdi kalmadı. hasılı kelam dijital fotoğrafçılık belki çok şey getirdi ama bakildikca eski günleri hatırlatan tek tük ama değerli fotoğrafları götürdü bizden. şimdi bilgisayarlarimiz gigabaytlarca hiç bakilmayan fotoğraflarla dolu.