Uzun boyunlar, çökkün omuzlar
Boyunları taktıkları metal halkalar sebebiyle uzamış kadınlar… Omuzlara yaklaştıkça genişleyen, çeneye yaklaştıkça daralan altın sarısı metal halkalar… Bir kere gördüğünüzde, bir daha unutmayacağınız bir manzara…
Aslına bakarsanız, onları daha önce de bir yerlerde görmüş olabilirsiniz. Belki ilginç bir web sitesinde, belki kadın derneklerinden birinin duvarında asılı duran çerçevede ve belki de süs için alınmış bir ansiklopedinin sarı sayfaları arasında… Ama muhtemelen şunu hiç düşünmediniz: Bazı kadınlar niçin kilolarca ağırlıktaki halkaları boyunlarına takıyorlar?
Onlara sorarsanız, bunun sebebinin estetik görünme arzusu olduğunu söylerler. Kadınsal bir içgüdü bir başka deyişle.
Ama hikaye bu şekilde başlamamış. Kadınların metal halkalar takarak boyunlarını uzattığı Afrikalı kabilelerde, bu âdetin ortaya çıkışıyla ilgili iki rivayet dile getiriliyor ki, ikisi de hayli desteklenmeye ihtiyaç duyuyor:
Bunlardan birincisine göre, kabilenin kadınları ormanlarda vahşi hayvanların saldırılarında boyunlarına gelebilecek darbelere karşı boyunlarına metal halkalar takmaya başlamışlar. Daha sonra bu alışkanlık, kozmetik sebebe doğru şekillenmiş.
İkinci rivayette ise; Afrika’nın sömürge olarak kullanıldığı yıllarda, sömürgeci ülkelerin askerlerinin kabilelerin kızlarını esir olarak götürmek istemelerinden bahsediliyor. Çirkin görünmek isteyen kabile mensubu kadınlar, çareyi boyun halkalarını takmakta bulmuşlar.
İki rivayetin de sorular uyandıran noktaları bulunuyor. En azından, bu alışkanlığın Afrika’nın sadece bazı kabilelerinde görüldüğü biliniyor. Eğer yukarıda bahsettiğimiz iki rivayet doğru olsalardı, diğer Afrika kabilelerinde de aynı davranışlar görülmez miydi?
Üstelik günümüzde “boyunlarına metal halka takan kadınlar” dediğimizde, ilk olarak akla Afrikalılar değil, Myanmar ve Tayland’ın Kayan halkı geliyor. Belki de bu halkın hikayesi, dünyanın daha çok ilgisini çekiyor.
Efendim Kayan halkı Burma’da yaşayan bir etnik azınlık grubu ve bir kaç kabileden oluşuyor. 1980’lerin sonlarına kadar kadar pek de dikkat çekmeyen bu kabilenin insanlarının, daha önceleri de boyunlarına taktıkları metallerle ve uzun boyunlarıyla tanındıkları ve bu şekilde isimlendirildikleri biliniyor.
Ne oluyorsa 1980’lerin sonunda, 1990’ların başında oluyor. Burma’da karışıklık çıkınca, Kayan halkı, soluğu komşu ülke Tayland’da alıyorlar. Elbette Tayland, bu insanlara içtenlikle kucak açmıyor; mecburen sınır bölgesinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Kendilerini güvenceye alabilecek bir belgeye sahip değiller, hani devletin kendilerine ne yapacağı da bilinmiyor.
İşte bu noktada konu magazinleşiyor. Hangi uyanığın aklından çıktığı bilinmiyor ama, mülteci Kayanların başına turistler musallat oluyor. “Uzun boyunlu kadınları” görebilmek için Avrupalı ihtiyarlar ellerini ceplerine atıyorlar. Bölge gezileri bir anda turistik geziler halini alıveriyor.
Eh talep olunca arz da oluyor, kabilenin büyükleri, bundan sonra kızlarının boyunlarına halkaları geçirmeye daha bir istekli oluyorlar. Hasılı yine olan oluyor, mülteci bir halk boğaz tokluğuna seyir malzemesi yapılıyor.
. Bu uzunluk elbette fizyolojik değil. Hatta işin doğrusu, teknik olarak bu kadınların boyunları da uzamıyor. Yapılan işlem, gittikçe artan sayıda metal halkalarla boyun kaslarını aşağıya ittirmekten ibaret.
Bir başka deyişle boyun uzamıyor, omuzlar çöküyor. Bu da yanlış olarak “uzun boyunlu” oldukları izlenimine sebep oluyor.
Bir kız çocuğu 5 yaşına geldiğinde, halkaların takılmasına başlanıyor. Bu işlem 12 yaş civarında da başlayabiliyor, ancak daha fazla acı veriyor. Acı demişken, 5 yaşında başlandığında işlemlerin acı vermediğini zannetmeyin. Her halka, vücuda daha fazla eziyet veriyor ve kaç yaşında başlarsa başlasın işlem her halükarda acı veriyor.
Halkaların sebep oldukları inanılmaz ağrılar dışında yan etkileri de var. Bir kere, halkaların altında kalan kısım yoğun bir baskıya maruz kaldığından, hijyen koşullarına dikkat edilmezse kolaylıkla enfeksiyon kapabiliyor. Omurganın normalden çok daha büyük bir kısmı eklem gibi görev görmeye başladığı için, bu insanlar başlarını geriye yaslayamıyor, önlerine eğilemiyorlar. Zira iki durum da, boyun kırılmasına sebep olarak ölüme yol açabiliyor. Bu sebeple bir şey içerken kamış kullanıyor, yatarken özel yastıklar kullanıyorlar.
Halkaların, işlemden uzun yıllar sonra bile çıkarılabilmesi mümkün. Ancak bunun için hastane desteği gerekiyor. Hastaların bir kaç ay boyun kaslarını kullanmaları engelleniyor, bu dönemde boyun kasları eski yerlerine dönebiliyorlar. Ancak halkaların iskelet üzerine yaptığı etkilerin düzeltilebilmesi genellikle mümkün olmuyor.
Halkalarla ilgili pek çok hikaye anlatılıyor. Mesela kocalarından ayrılan kadınların boyunlarındaki halkaların çıkarıldığı, bu şekilde terk edildikleri söyleniyor.
Buna tam zıt yönde de, halkaların bir zenginlik göstergesi olduğu; daha fazla halkası olanın, daha zengin olduğu iddia ediliyor.
Üzgünüz ama, halkaların ticaret malzemesi yapıldığı günümüzde, bu konuyla ilgili söylenen her şey bizde şüphe uyandırıyor.
Bildiğiniz gibi daha iyi bir hikaye, daha enteresan şehir efsaneleri; sonuç olarak daha çok turistin toplanmasına yol açıyor.
Bu da birilerinin işine geliyor.
Olan, kendilerini bilmeye başladıkları andan itibaren boyunlarında halkayla yaşamak zorunda kalan kız çocuklarına oluyor.
Sonuç
Biz faydasını her gün gördüğümüz en temel geleneklerimizi bile dışlamaya çalışırken, onların hayatlarının bir geleneğe bağlı olması, insanı şaşırtıyor.
Asıl sorum şu: Siz onlar kadar cesur musunuz?
gerçekten üzücü birşey keşke yardım edebilsek bu topluma