Teknoloji bize ne kazandırdı?
“Most people are awaiting Virtual Reality; I’m awaiting virtuous reality.” demiş adamın biri. “Çoğu insan sanal gerçekliği bekliyor, bense temiz gerçekliği bekliyorum.”, cümlenin Türkçe karşılığı.
Gerçekten, teknoloji geliştikçe; rahat ettiğimizi, vakit kayıplarımızı azalttığımızı, yararlı işlere daha kolay yönelebildiğimizi savunuyoruz. Sizce bu düşüncemizde haklı mıyız, yoksa sadece kendimizi mi kandırıyoruz?
Haklısınız, artık “doğru”ya çok kolay ulaşabiliyoruz. “Dünyanın en yüksek noktasını” öğrenmek için kalın ansiklopedi ciltlerinin fihristini açıp, “Aaaa, abbb, Accc; dur abi bulcam şimdi” diyaloglarına girmemize gerek kalmıyor:
Tarayıcıyı aç, sorunu yaz, enter’a bas… Taş çatlasın 10 saniye.
Halbuki ansiklopediyi açıp doğru sayfayı bulmak için belki bir dakikamızı harcayacaktık.
Teknoloji hep vakit kazandırıyor değil mi?
***
Eskiden toprak üstünde misket oynanırdı.
Oyun oynarken mahallemizdeki çocuklarla muhabbet kurardık.
Şimdi EverQuest’lerimiz var. Bütün dünya ile irtibattayız.
Çocuklarımızın bütün dünyadan arkadaşları var.
Ne güzel değil mi?
***
Eskiden yürüyen merdivenler yoktu. Merdivenler durur, insanlar yürürdü.
Asansörler yoktu. Bazen 5 kat, bazen 6 kat çıkmak zorunda kalırdınız.
Basamak sayısı biraz da fazlaysa insan nefes nefese kalırdı.
Hem enerji, hem de vakit kaybıydı değil mi?
***
Eskiden bir kandil yanar, etrafına bütün aile toplanırdı.
Şimdi her odada en az 60 “kandil” gücünde ampüllerimiz var.
Keyfimizin istediği odada oturuyoruz.
Eskiden ne kadar zormuş, değil mi?
***
Değil diyorum efendim, değil.
Neden mi?
50 saniye kazandık ama, 2 gereksiz sorgu daha yapıp 5 dakika daha kaybettik. Girdiğimiz sayfa ilgimizi çekti, bir 10 dakika daha…
Vakit kaybettik.
Ailemizin, ailelerini tanıdığı, mahallemizin Ahmet’leriyle, Ali’leriyle oynardık. Artık nesebini bilmediğimiz Michael’larla, Adam’larla oynuyoruz. Yüzyüze konuşamıyor, asosyal zombiler haline geliyoruz.
Sosyal ortamlarımızı kaybettik.
Asansörler, yürüyen merdivenler geldi; yürümez olduk. Vücudumuz için idman niteliği taşıyan bir 30-40 basamağı çıkmaya üşenir olduk. Sonra kilo vermek için spor salonlarının yolunu tuttuk.
Sağlığımızı ve paramızı kaybettik.
Bir odada oturur, bir tasa kaşık sallar, aynı şeyi düşünür, aynı şeye ağlardık.
Farklı odalarda oturduk, farklı tabaklara kaşık salladık, farklı şeyler düşünmeye, farklı şeylere üzülüp, farklı şeylere ağlamaya başladık.
Dayanışmamızı kaybettik.
***
Teknolojinin iyi tarafları yok mu?
Elbette var, hem de sayılamayacak kadar çok.
Ama biz, gerektiği kadar değil; kullanabildiğimiz kadar kullanıyoruz.
“İlacın” bile fazlası zararken, teknolojinin gereksiz kullanımı haliyle külliyen zarar oluyor.
Haklısın aslında.Özellikle hayatıma internet girdiğinden beri bağımlılık yaptı bende.Bırakamıyorum saolasın güzel konuya değinmişsin.
hemde artık sosyal ortam yok oldu
yazı gerçekten güzel olmuş
güzel yazı süper olmuş
güzel yazı.normalde internette yazı okumayı sevmesemde dikkatimi çekti.ve “keşke bitmese”dedim
İki yer var ki insanı asosyallikten kurtardığına inanıyorum..
Biri Trabzon’da Limana bakan teras sandalyesi,
Diğeri de, İstanbul’da Fatih Camiine bakan çaycı taburesi.
Her zaman beklerim:)