Bjarni Herjolfsson: Amerika Değil, Aile!
Ne zaman Amerika’nın keşfi mevzubahis olsa akla hemen Christopher Colombus ve Leif Erikson gelir. Aslında ismi pek zikredilmeyen Bjarni Herjolfsson, Erikson’un ününe sahip olabilirdi ancak o ebeveynleriyle birlikte vakit geçirmeyi tercih etti.
Aile Bağları
Bardi Herjolfsson, İzlanda‘nın ilk Norveçli göçmenlerinden biriydi. Oğlunun ismi Herjolfr Bardarson, onun oğlununki de Bjarni Herjolfsson idi. Bjarni küçük yaşlardan beri bir denizciydi ve daha sonradan tüccar olarak yaptığı deniz yolculukları ona zenginlik ve şöhreti getirdi. Bjarni ayrıca sadık bir evlattı, Kuzey Atlantik’te deniz yolculuğuna çıkmadığı zamanlarda kış aylarını sırayla Norveç ve İzlanda’daki anne ve babasıyla geçiriyordu.
Babası Herjolfr, yine iş için deniz yolculuğunda olduğu bir yaz, tıpkı kendi babası gibi yeni bir yerleşim yerine gitmeye karar verdi. Karısı Thorgedr ile birlikte, Erik Thorvaldsson (Kızıl Erik)‘a katılarak Grönland‘a gittiler ve oraya yerleştiler. Bjarni İzlanda’ya geri döndüğünde babasının topraklarını sattığını ve batıya doğru yelken açtığını öğrendi. Bunun üzerine üzülen Bjarni, gemisindeki yükü indirmeyi ve karaya ayak basmayı reddetti. Mürettebat bu hareketin sebebini öğrenmek istediğinde Bjarni her zamanki rutinini uygulamak istediğini ve kışı annesi ve babasıyla geçirmek istediğini söyledi.
Bjarni Grönland’a, daha önce hiç gitmediği bir yere, elinde harita olmadan, sadece daha önce bu yolculuğu yapmış İzlandalıların tarif etmeleriyle gidecekti. Mürettebat da bu yolculuğu onayladı ve hemen batıya doğru yola koyuldular. Bu beklenmeyen yolculuk başladıktan birkaç gün sonra gemideki rotacılar tüm kara görüşünü kaybettiler ve rüzgar ile sis tamamen yön tayin etme kabiliyetlerini kaybetmelerine neden oldu. Bir kaç gün denizde bu şekilde görüş imkanları olmadan rastgele ilerledikten sonra hava iyileşti ve seyahatlerine baştan başladılar. Bu sefer karayı gördüler ancak gördüklerin yerin neresi olduğunu bilmiyorlardı. Gördükleri bu yer, İzlanda’da aldıkları Grönland tarifine uymuyordu ve daha önce gördükleri hiçbir yere de benzemiyordu.
Bjarni merakını gidermek için karaya yaklaşıp daha yakından incelemeye karar verdi. Gördükleri sahil şeridi sık ormanlarla kaplıydı ve dağ değil, alçak tepelere sahipti. Buzulları veya kocaman kayaları yoktu. Bu kesinlikle daha önce gördüklerine benzemiyordu. Kendilerine anlatılan Grönland’a da benzemiyordu gerçi ve bu yabancı kıyı Bjarni’nin ilgisini çekmedi.
Gemilerini tekrar denize döndürdüler ve iskele taraflarındaki bu bilinmeyen toprağı gerilerinde bırakarak yolculuklarına devam ettiler.
İki gün sonra tekrar karayı gördüler. Sahile yaklaştıklarında, karanın düz olduğunu ve ormanlarla kaplı olduğunu fark ettiler. Üstelik buzullar veya dağlar da görünmüyordu. Mürettebat karaya çıkmayı teklif etti. Rüzgar kuvvetini yitirmişti, odun ve su stokları da azalmıştı. Bjarni, mürettebatına “Burası Grönland değil” demekle yetindi. Durmayacaklardı.
Bir kaç gün sonra, bilinmeyen kara parçasını üçüncü defa gördüler. Kıyı şeridi yüksekti, kayalık ve buzullarla kaplıydı. İşte burası Grönland olmalıydı. Bjarni yine “Hayır” dedi. Bu kara parçasının da onun için önemi yoktu. Yelkenleri indirmeden yollarına devam ettiler.
Kıyıdan uzaklaştılar. Dört gün sonra, dördüncü defa kara parçası gürdüler. Artık deja vu yaşıyor olabileceklerini düşünmeye başlayan mürettebat, bu sefer gördükleri kara parçasının hedefleri olup olmadığını sordular.
“Evet” dedi. Bu yer Grönlandla ilgili duyduğu tarife uyuyordu ve burada karaya çıkacaklardı.
Öyle de yaptılar. Karaya çıktıkları nokta tam da Herjólfr’ın arka bahçesi sayılabilecek bir noktaydı. Bjarni ailesine kavuştu, deniz maceralarını bıraktı ve evine çekildi.
Kara Göründü!
Bjarni’nin ve döneminde yaşayanların bilmedikleri şey, gördükleri bu garip toprakların Kanada sahilleri olduğuydu. Tarihçiler, ilk gördüğü tepelik, ağaçlarla kaplı bölgenin Newfoundland, ikinci defasında gördüğü düz ve ağaçlıklı yerin Labrador, üçüncüsünde gördüğü kayalıklı yerin ise Baffin Adası olduğunu tahmin ediyorlar.
Bjarni Yeni Dünya’ya çok yaklaşmasına rağmen ayak basma fırsatını kaçırarak, tarih kitaplarına geçme fırsatını da yitiriş oldu. Babasının ölümünün ardından deniz yolculuklarına geri döndü ve İzlanda’ya ve Norveç’e döndüğünde, Grönland günleriyle ilgili hatıralar kaleme aldı. Leif Ericson (Kızıl Erik’in oğlu) hikayelerin heyecanına kapıldı ve daha fazlasını öğrenmek için Bjarni ile görüştü. Daha sonra Bjarni’nin yolculukta kullandığı gemiyi satın aldı ve 35 adamla birlikte Bjarni’nin tarif ettiği toprakları görmek için okyanusa açıldı.
Leif, Amerikan topraklarına ayak basan ilk Avrupalı ve buraya yerleşim yeri kuran ilk yabancı oldu. Bjarni ise gemisini sattıktan sonra tarih sahnesinden çekildi.
Tarihî kayıtlarda gemi satışı sonrasında Bjarni’nin hayatına dair bir bilgi bulunmuyor.