Tarafsızlık (impartiality) mümkün mü?

Tarafsızlık (impartiality, bir diğer değişle Neutral Point of View), hayatın her alanında karşımıza çıkan bir sözcük. Her gün farkına bile varmadan, stadyumlarda, mahkemelerde, memur-halk, polis-vatandaş, öğretmen-öğrenci ilişkisinde karşımıza çıkıyor.

Entel kesime dahilsek bu terimi sıkça kullanıyor, Orhan Pamuk’tan lafa girip, “Niye Türkiye’yi tutuyorsun ki, bir de Ermeni gözünden bak” diyoruz.

Onların gözünden bakınca da taraf olmayacağımızı sanacak kadar saflaşıyor, yahut saf numarası yapıyoruz.

Peki hiç tarafsızlık kelimesi üzerinde durdunuz mu? Sizce tarafsızlık bir ütopya mı? Yoksa tarafsız olabileceğimizi mi düşünüyorsunuz?

Ağızlara pelesenk olmuş tarafsızlık kelimesi, sorumlu kişi veya kuruluşun objektif bakış açısıyla durumu değerlendirmesi ve tarafllara eşit yaklaşarak problemi çözmesi anlamına geliyor.

Mahkeme salonlarında hakimlerin, stadyumlarda hakemlerin, hastanelerde doktorların, sokakta polisin; hasılı herkesin tarafsız olmasını istiyoruz.

Tarafsız olamadığını iddia ederek hakeme kızıyor, kulağımızı çeken öğretmenin, bizi konuşturan arkadaşımıza kızmadığını düşünerek içerliyoruz.

Yanisi hep tarafsızlık istiyoruz.

Peki biz her zaman tarafsız olabiliyor muyuz? Veya temelde her kişi veya kurumun her durumda tarafsız olmasını bekleyebilir miyiz?

Hayır, bekleyemeyiz!

İnsan olarak sosyal varlıklarız. Çevremizden etkileniyor, çevremizi etkiliyoruz. Karşımıza çıkan insanlarla ilgili fikrimizin %80’ini, karşılaşmanın ilk 2 saniyesinde oluşturuyoruz.

Lütfen dikkat edin: Henüz sesini duymadan, göz göze gelmeden, fikirlerini öğrenmeden; %80’ini.

Sadece kıyafetine, boyuna, kilosuna bakarak karşımızdakine değer biçiyoruz.

Haliyle sıklıkla hata yapıyor, fikirlerimizi defalarca değiştiriyoruz.

Hele bir de taraflardan biriyle bir yakınlığımız varsa, tarafsız olmamız daha da güçleşiyor.

Beşiktaşlı hakemin Fener maçında Kartal’ı tutmamasını, tarafsız olmasını istesek de; hakeme tek bir çıkar yol bırakıyoruz: Fener lehine düdük çalmak!

Hakem basit bir hata yapsa “Kartal’ı tutuyor işte” derken, Fener lehine düdük çalınca mutlu olmamızla başlıyor tezat.

Hastanelerde, okullarda, basında devam edip gidiyor.

Haliyle tarafsızlık konusunda her yol taraf olmaya çıkıyor.

Taraf tutmuyorsanız bile, kendi fikirlerini desteklemediğiniz için insanlar tarafından yaftalanıyorsunuz.

Sonunda çareyi Fener’e bir kırmızı çıkacaksa, bir kırmızı da Kartal’a göstermekte buluyorsunuz.

Böylece insanlar mutlu oluyor, “Benim gözüm çıktı ama onunki de!” tarzı bir ergen psikolojisine bürünüyor.

Peki herkesi mutlu etmek, tarafsızlık mı?

Herkes öyle düşünüyor, n’aparsınız!

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...

1 Yanıt

  1. pandora dedi ki:

    Türkiye’de her an şahit oluruz; tarafsız bakmaya çalışırken bile belli bir tarafta olanlara..

    Okurken Türk insanının temel davranışlarından biri geldi aklıma, toplumca beklenmeyen, aile içerisinde hallolması gerektiğine inanılan yanlış bir olayla karşılaşıldığında tarafsızca yorum yapmak, fikir sunmak yerine “ben tarafsızım” diyerek taraf tutmaları.

    Teşekkürler yazı için 🙂