Her Eleştiriye Alınmamayı Nasıl Başarabilirim?
Aşırı hassas biri misiniz? Her eleştiriyi kişisel mi algılıyorsunuz? İşte kendinizi yıpratmanıza engel olacak tavsiyeler:
Hepimizin zayıf noktaları, aklımızın yumuşak bölgeleri vardır. Ancak aşırı hassas biri için en ufak bir eleştiri bile bir tokmak sesi gibi gelir. Yapılan yorumları ardımızda bırakmayı beceremez, sırtımızda taşımayı sürdürürüz.
Neden daha güçlü olmak istediğimiz ise çok açık: Eğer hassas biriysek ya da söylenenleri kişisel alıyorsak, yapılan eleştiriler canımızı daha çok acıtıyor. Kişisel algılamamak, kendimizi acıdan korumanın yanında başka şeylere de faydalı oluyor.
Örneğin, hassas insanlar kendilerine yapılan olumsuz yorumlara genelde savunmacı ve öfkeli bir şekilde tepki gösterirler ve bu tarz bir tepki, ilişkileri kötü yönde etkiler ve insanlarla beraber çalışmamızı ya da yaşamamızı güçleştirir. Hele bir yönetici konumundaysanız; hassas olmanız, otokratik ve çok kontrolcü bir liderliğe yol açar. Bu da ekibinizin moralini düşürerek performanslarının düşmesine sebep olur.
Peki hem bize, hem de başkalarına faydalı olacak şekilde nasıl daha az hassas olabiliriz? Taş kalpli olmadan nasıl daha güçlü bir hale gelebiliriz?
Bunu yapmanın yollarından birisi, diğer insanların zihnimizdeki etkisini düşürmek. Diğer bir yol ise kendimizi geliştirmek. Şimdilik şu anlayışı edinelim: Değiştirebileceğimiz tek insan kendimizdir.
Kişisel Almamayı Nasıl Başarırız?
- Kaynağı değerlendirin
- Eleştirene bir şans daha verin ancak abartmadan
- “Öyle dememeliydi”nin tehlikeli bir söylem olduğunu unutmayın
- Mükemmeliyetçiliğiniz ile yüzleşin
- Kafanızdaki senaryoları üretirken dürüst olun
- Kişisel almakla eleştiriden faydalanmak arasındaki çizgiyi iyi belirleyin
Şimdi bu maddeleri daha detaylı inceleyelim:
Eleştirenle Yüzleşmek
Eleştiren kişiyle nasıl yüzleşeceğimiz ile başlayalım. Bu patronunuz, kayınvalideniz, gürültücü komşunuz ya da sevdiğiniz ve güvendiğiniz biri olabilir.
1. Kaynağı değerlendirin
Dağdaki kaynaktan çıkan bir suyu mu içmek isterseniz yoksa yerdeki su birikintisinden mi? Tabii ki kaynaktan. Peki neden? Zeki biri olmanızın dışında, kaynak önemli olduğu için.
Bu durum eleştiri için de geçerli. Eleştiri, saygı duyduğunuz ve sevdiğiniz birinden mi geliyor? Bu kişi sizi iyi tanıyor mu? Ya da bu kişi boş konuşmasıyla bilinen, daha önce sizinle doğru düzgün bir muhabbet etmemiş biri mi?
Kısacası, eleştirinin kaynağını inceleyin. Bu size eleştiriyi almanıza ya da almamanıza karar vermeniz konusunda yardımcı olacaktır.
2. Eleştirene bir şans daha verin ancak abartmadan
İnsanlar saçma şeyler söylerler. İnsanlar bir gariptir. İnsanların filtresi yoktur. Hata yapmak ve söylenmemesi gereken kötü bir sözü söylemek çok insani bir hatadır. Ancak bu sürekli tekrarlanırsa bu bir hata değil yapıdır.
Meşhur bir sözü yorumlarsak, bir kere eleştirirsen bu senin hatandır; ikinci kez eleştirirsen bu benim hatamdır. Ancak devamlı olarak bir özür dilenmeden ya da bilgi verilmeden aşağılanıyorsanız araya mesafe koymanın vakti gelmiş demektir. Elbette birkaç hatadan sonra iletişimi tamamen kesmemek lazım, özellikle bu kişiyle bir iş ilişkisi ya da bir yakınlığınız var ise. Ancak kesinlikle biraz sınır çekilmesi gerekiyor.
Kendinizle Yüzleşin
Şimdi kendimizle ilgilenelim ve neden kişisel aldığımızı inceleyelim. Bu biraz zor olabilir. Hatta, kendinizle ilgili olmayan bir yorum düşünmeniz bile çok zor olabilir eğer aşırı hassas biriyseniz.
3. “Öyle dememeliydi”nin tehlikeli bir söylem olduğunu unutmayın
Eleştiriye çok hassas olan kişilerin genelde çok sıkı ahlak kuralları vardır. Değerleri çok kuvvetlidir ve bu aslında iyi bir şeydir. Ancak güçlü değerler burada sıkıntıya yol açabilir. “Bunu nasıl söylersin!”, “Bu yanlış!”, “Öyle diyemez!”, “Bu işler böyle olmaz!”. Hepsi doğru olabilir ancak size üzen her neyse söylenilmiş durumda artık.
Gerçek şu ki, “söyleyemez”, “yapamaz” biraz tartışmaya açık söylemler. Bir köpeğin, evinizin önünde bulunan “Lütfen köpeğinize sahip çıkın” tabelasının yanına pisletmesi gibi. Olmaması gerekiyordu ama olan olmuş artık ve bu ilgilenmeniz gereken bir durum.
İstenmeyen ve haksız eleştiri de buna benziyor. Her ne kadar “olmaması” gerekse de bir şeyler yapmanız gerekiyor. Kızgın hissetmiş ya da alınmış olabilirsiniz, ancak bu size yardımcı olmayacaktır. Unutmayın, her ne kadar yolda yürürken kurallara riayet etseniz de, başkalarının bu kuralları çiğnemesini engelleyemezsiniz. Dolayısıyla, size gelen haksız eleştirilere karşı biraz sinirlenin, ancak sonrasında yolunuza devam edin.
4. Mükemmeliyetçiliğiniz ile yüzleşin
Aşırı hassaslık ve mükemmeliyetçilik arasında sıkı bir bağ vardır. Kişisel alan insanlar genelde çok çalışarak kusursuz olmaya çalışan ve bu sayede eleştiriden kurtulmayı amaçlayan insanlardır. Olumsuz bir eleştiri aldığımızda bütün çalışmaları boşa gitmiş gibi hissederler.
Bunu birkaç şekilde yeniden değerlendirebilirsiniz. Biri, mükemmeliyetçiliğinizi geliştirmek. Eleştiri almada daha iyi olun. Geri bildirimlerle ilgilenirken daha yükseği hedefleyin. Nefret edenlerle yüzleşirken daha güçlü olun.
Diğer ve daha zor bir yöntem ise eleştiriyi kabullenin ve bunun üzerine gidin, sorunu doğrudan çözün. Mükemmeliyetçi insanlar için tedbiri bir süreliğine elden bırakmak çok zor bir şeydir. Kendilerini tehlikede ve derin bir başarısızlığa gömüleceklermiş gibi hissederler.
Kendinize yeteceğinizi fark etmeniz zaman alan ve emek isteyen bir süreçtir. Ancak kendinizi keşfetmeniz çok yardımcı bir adım olacaktır. Eğer ilkokulda sizinle çok uğraşıldıysa, size bu anları hatırlatan yorumlar hiç hoşunuza gitmeyecektir. Aileniz tarafından, akılsız, sorunlu ya da yaramaz olduğunuz için pek umursanmadıysanız bu algıyı kırmak için var gücünüzle çalışmış olabilirsiniz.
Geçmiş acılarınızı hatırlatan eleştiriler canınızı yakar. Ancak bu hassaslığınızı tetikleyen şeyin farkında olmak bile, onunla baş etmenizin ilk adımıdır.
5. Kafanızdaki senaryoları üretirken dürüst olun
Hepimizin başına gelmiştir: Bir sohbet esnasında bizimle dalga geçilmiştir ya da acı bir eleştiri almışızdır ve bundan birkaç saat sonra duştayken o anda vermemiz gereken cevap aklımıza gelmiştir. Kafamızda o sahneyi tekrar oynatırız ve o anda vermek istediğimiz cevabın da içinde olduğu yeni bir sahne kurarız.
O anı tekrar düşünmek hem iyi hem de kötü bir yanı olan bir eylemdir. Bazı anlarda gerçekten yardımcı olabilir. Kafanızda o sahneyi tekrar oynattığınızda ve o anda size gereken şeyi fark ettiğinizde (güçlü olmak veya sakin olmak) bu size gerçekten yardımcı olabilir. Hatta bir psikiyatrist ile yapıldığında buna görüntüsel yenileme çalışması deniliyor ve travma geçirmiş insanların tedavisinde kullanılıyor.
Ancak sürekli bu olumsuz anları düşünürseniz ve bu anlardan kurtulmazsanız kendinize kötülük yapmış olursunuz. En kötüsü de derin intikam fantezileri kurgulamanız. Bu anlarda kendinizi güçlü hissetmekten egoistliğe geçiş yapıyor olabilirsiniz.
Lousiana Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre eski anıları tekrar tekrar düşünmek ile gizli narsistlik arasında bir bağlantı bulunuyor. Bu narsistlik çeşidi “En iyi benim!”den ziyade, özgüven eksikliği ile alakalı bir tür. Gizli narsistlik, zayıf olmakla her şeyi içe atmanın karışımından oluşuyor.
Dolayısıyla kafanızda senaryolar üretirken dikkatli olun. Eğer sizi rahatlatıyor ve güçlendiriyorsa yapın. Ancak hayalinizdeki düşmanı yenmek için kullandığınız bir teknikse daha sağlıklı yöntemlere başvurun.
6. Kişisel almakla eleştiriden faydalanmak arasındaki çizgiyi iyi belirleyin
Son maddeye geldiğimizde, ilginç bir şey söyleyeceğiz: kişisel almayı savunacağız. Söylenenleri kişisel almak aklımıza hep bir stres içerisinde bulunmamızı ya da gizlice öfkeli olmamızı çağrıştırıyor. Ancak yine de bu durumdan çıkarılacak şeyler var.
Her şeyi kişisel almanın zıttı hiçbir şeyi kişiselleştirmemek. Ve bir şeyi kişiselleştirmekten vazgeçtiğinizde doğrudan değerini kaybediyor. İşinizi kişisel olarak almak, kendinizi bir yatırım olarak görmektir. İşinizi kişiselleştirmemek ise sadece maaş almak için çalışmak demektir. Tutkunuzu kişisel aldığınızda ona bağlanırken, kişiselleştirmediğinizde zevk almanız azalacaktır.
Daha ileri gidersek, arkadaşlarınızlayken kişisel aldığınızda onlara bağlanıyorsunuz. Kişiselleştirmediğinizde ise diğer insanlarla aranızdaki bağlar zayıflıyor ve etik değerlerin ve diğer insanların bir önemi olmadığınız düşünüyorsunuz.
Yani, kişisel alın. Ama sadece iyi yanlarını. Aşırı hassas olmakla çok ilgili olmak arasında bir denge bulun. Sonuç olarak, işinizi ve sevdiklerinizi kişisel alın. Sonuçta bu karmaşık, mükemmellikten uzak, olağanüstü hayat sadece size ait.