Bizim hikayemiz

Bizim hikayemiz

Sana bir hikaye anlatayım delikanlı.

Bizim hikayemizi…

Ama önce başka taraflara bakmayı bırak. Cep telefonunu da sessize al hele!

Hah, işte böyle!

Yıllar önce, buralarda başka insanlar varmış.

Şu sokağın köşesindeki ahşap bina var ya, orada bir bakkal varmış.

Sattığı malın kusurunu, alacak olana söyler; tartacağı malı, fazla fazla tartarmış.

Bir defter varmış tahta tezgahının üzerinde. Onda veresiye verdiği mahallelinin isimleri ve borçları yazarmış.

İkinci bir defteri daha varmış, arkasındaki dolabın en alt çekmecesinde. Onda da borçlar yazarmış ama, karşısında kimsenin bilmediği isimler olurmuş.

Bu bilinmeyen isimler, fakirlerin lakaplarıymış, bakkalın nezdinde.

Getirip borçlarını verirlerse alır, getirmezlerse sormazmış.

Belli ki, kendinden sonra kimse onların yakasına yapışamasın istermiş.

Bir iş görmesi gerekse, dükkanın kapısını açık bırakır, gidermiş.

“Gelen olur da, malım çalınır” diye endişesi olmazmış.

Dahası, bakkala gelen çocuklara şekerlemeler verirmiş, cebinden.

O bedava şekerlemeleri yiyen çocuklardanım ben!

Doğru dürüst para kazanamadığını sandın değil mi?

Hayır, mahallesinin en zenginlerindenmiş.

Bahsettiğim bakkalın harika bir insan olduğunu söyleyeceksin şimdi.

Dur hele!

Onun babası da bakkalmış, dedemle akran.

Malın kusurunu söylemesi gerekmezmiş, çünkü kusurlu mal satmazmış.

Tartıda elini bol tutar, iş para almaya gelince, hep biraz az alırmış.

İhtiyaç sahiplerinin çocuklarına kol kanat gerer, evlenecek gençlerin cebine para kormuş.

Onun bir tek defteri varmış.

Fakirleri hesaba katmazmış.

Dükkanını erkenden açar, o günlük rızkını kazanınca kaparmış.

Eh, onun fakir kaldığını sandın değil mi?

Hayır, o mahallesinin en zengin insanıymış.

Verdikçe gelmiş, dağıttıkça dolmuş.

Sonra ne mi olmuş?

Dünya bozulmuş.

Bu bakkalın torunu da bakkalmış ama; veresiye vermez, fakiri sevmezmiş.

Malının bereketi mi kaçmış nedir, ailesinden ne kaldıysa bitirmiş.

Dükkanı kapatmak zorunda kalmış.

O günden beri köşedeki ahşap bina dolmamış.

Onun oğlu da, bir kahve köşesinde ömrünü çürütüyormuş şimdi.

Şaşırdın değil mi?

Şaşırırsın tabi!

Ben 70 yılda bunları gördüm.

Düşünmek bile istemiyorum, sizin hikayenizi.

______________

Yazının Fotoğrafı: “Rüyalarım – Kasım Koyuncu”

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...