Sizin Normaliniz Hangisi?
Hepsi hepsi birkaç aya sığacak bir sürede hayatımıza ne çok kavram dahil oldu: COVID, korona, zarflı virüs, entübasyon, normalleşme ilk aklıma gelenler. Siz bunların üzerine bir çırpıda 10 tane daha eklersiniz muhakkak.
Normalleşme, yeni normal, normalleşeceğiz, normalleşiyoruz, normalleşeyazdık dedikçe bu kelime anlamını yitirip kocaman bir boşluğa dönüşürken; anlamı da buharlaşıp uçtu belki de. Kimbilir belki de bu yüzden, bu yeni sayılabilecek kavramın ne anlama geldiği üzerinde uzun uzun düşünme fırsatımız da olmadı. “Normalleşme” nedir sahi? “Normale dönmek” tam olarak neyi ifade ediyor? Hangi normale, kimin normaline geri döneceğiz? Normaline geri dönmek kimlerin hoşuna gidecek, kimlerin hoşuna gitmeyecek? Kimilerinin “normal”i onları her düşündüklerinde korkutan bir karabasan olabilir mi?
Belki ultra süper hiper zengin bir vatandaşımız için “normale dönmek”, yalısında spor yaparken attığı selfie’yi eleştiren birine “Sakin Ol Champ” demek zorunda kalmamaktır.
Tertemiz kalbine tezat, yerin yüzlerce metre altında kömür karasına bulanan bir işçinin “normal”i ise bu ortama her gün tekrar girmektir, evine ekmek götürebilmek için…
Yurdunu kaybetmiş, vatansız kalmış bir insanın “normal”i, sığındığı ülkede her gün onlarca kez ırkçı hakaretlere maruz kalmaktır.
Bir plaza beyefendisi için saat 08:00’e schedule ettiği meeting’de makiyato çakiyatosuyla brief vermek “new normal”a alışabilmesi için belki de tek seçenektir.
Bir gencimizin “normal”iyse, uzak doğunun unutulmuş bir köşesinde, insani değeri çalışabileceği saat üzerinden biçilen bir zavallının binbir emekle üç kuruşa ürettiği kıyafete 1.000 TL bayılmaktır, sosyal medya hesabı için etiketini gösterdiği bir selfie çekebilmek umuduyla…
Yüz binlerin “normal”i, bir davranış, bir söz, bir insan, bir hayat gördüğünde; önce etiketine, “kimden” olduğuna, kendisine ne yararı dokunacağına bakmak da olabilir pekala.
Meşhur hikayedir. Lağımcılıkla hayatını kazanan birisi, güzel koku satan dükkanların olduğu bir mekandan geçerken, güzel kokuya alışkın olmadığı için rahatsız olarak bayılmış. Biraz kötü bir şeyler koklattıklarında, “normal”i hatırlayarak ayılmış.
“Normal”imiz böyleydi diye, “normal”imize mi döneceğiz?
İçindekine bakmak yerine “zarf”a bakmaktan, iki yüzlülükten, asosyallikten, milyonların öyküneceği hayatları yaşarken, her gün ısrarla mutsuz olmayı başarmaktan, gece gündüz aslında var olmayan ve olmayacak yaldızlı Hollywood hayatlarına öyküne öyküne yaşlanmaktan, garibe bir kez olsun dönüp bakmaya bile tenezzül etmezken sosyal medyada “duyar kasmaktan” artık midemiz bulanmıyor mu?
AVM’siz, kafesiz, marka marka kıyafetsiz, süper hiper organiksiz geçen birkaç ay; aslında ne kadar suni ve steril hayatlar yaşadığımızı göstermedi mi?
Normale dönüyoruz, eli kulağında.
Sizin normaliniz hangisi?