Babaannem görseydi

Babaannem görseydi

Doktor sülüklerBirkaç hafta önce Eminönü’ne gittim. İstanbul’da oturanlar bilirler, hayvanların satıldığı bir pazar var, Yeni Cami’nin arkasında. Renk renk balıklar, çeşit çeşit kuşlar, tavuklar, civcivler, ördekler, palazlar, kediler… Bunlar ilk aklıma gelenler. Hatta bu defa tavus kuşu bile vardı.

Hayvan yemleri, bitki tohumları da satılıyor burada. Kedi-köpek uyku ve taşıma sepetleri, mama kapları, kuş kafesleri, akvaryumlar… Sizin anlayacağınız satılan hayvanlar için ne gerekiyorsa düşünülmüş.

Az daha doktor sülükleri unutuyordum. Su dolu şeffaf bir bidona, irili ufaklı onlarca sülük doldurulmuş. Yazık hayvancağızlara; çıkmak için tırmanmaya çalışıyorlar ama nafile. Bidonun üzerinde, kocaman harflerle “Doktor Sülükler” yazısını görünce çok şaşırdım doğrusu. Pratisyen doktor olmak için asgari 17 sene dirsek çürütenler, bundan pek hoşlanmazlar sanırım. Uzman doktor olabilmek için en az 21 sene uğraşıyorlar(bazı ihtisas dört, bazı ihtisas altı sene). Peki bunlar şimdi demezler mi, “Doktorluk bu kadar kolay mı?” diye… Şaka bir yana, pazardakilerden duyduğuma göre, birçok hastalığın şifasına sebep olabiliyorlarmış.

Birden aklıma çocukluk günlerim geldi. Rahmetli babaanneciğim, romatizmaları için kullanırdı da, ben bir köşedeye büzüşüp seyrederdim. Hatta babaannemin ölümüne sebep olacaklar diye yüreğim ağzıma gelirdi. Arada bir babaannemi ikaz da ederdim. O da bana korkacak bir şey olmadığını, ağrılarına faydası olduğunu söylerdi.

Acaba, babaannem, sülüklere verilen bu “doktor” ünvanını nasıl karşılardı?

Sevebilirsin...