Kuyruk Acısı
Avrupa’da Türkleri neden pek severler(!) bilir misiniz? Avrupa’nın Türkler’den büyük kuyruk acısı vardır da ondan…
Avrupa’nın hangi şehrine giderseniz gidin mutlaka Türk olduğunuzu öğrenince insanların yüzündeki ifadenin değiştiğini en azından nötr bir hâle geçtiğini şıp diye anlarsınız. Neden? Sebepleri zaten belli ama ben biraz araştırdım ve ilginç neticelerle aşağıda aktarıyorum.
Avrupa Medeniyeti’ nin tek devlet altında en geniş sınırlarına ulaştığı Roma İmparatorluğu dönemini sona erdiren hadise Kavimler Göçü, dolayısıyla Türkler’ dir. Antik çağ tarihçileri Roma Krallığı’nın kuruluşu için M.Ö.753 yılını verirler. Krallığın Cumhuriyet’e dönüşmesi için de M.Ö. 509 civarı tarihi her ne kadar tartışmalı olsa da yaygındır.
Roma’nın İmparatorluğa dönüşmesi de M.Ö. 1 yüzyıl civarlarında Augustus (Ogust) önderliğinde cumhuriyetin yeniden örgütlenmesiyle olmuştur. (Latin Takvimi’ndeki Ağustos ayı Roma İmparatoru Augustus’un isminden gelmektedir. İngilizcesi August). Bu çok kısa Roma tarihinde bizi ilgilendiren kısım çöküş dönemidir.
Kısaca Kavimler Göçü hadisesine de değinelim. M.S 3.yüzyıl civarlarında Büyük Hun Devleti’ nin parçalanmasıyla Batı Hunları’nın üzerinde Çin ve Doğu Hunları tarafından baskı oluşturuldu. Başta mukavemet eden Batı Hunları ileride bu baskıya dayanamayarak Aral Gölü civarına göç ettiler. Burada güçlenen Doğu Hunları M.S. 374 yılında Volga nehrini aşarak Avrupa’ya ilerlemeye başladılar. Bu arada Frenk, Germen, Vizigot gibi kavimler de Türkler’in önüsıra Avrupa’ya doğru kaçtı.
Klasik antikite dönemini sona erdiren bu olay neticesinde Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmıştır. Batı Roma Devleti 476 yılında Germen kavimleri tarafından yıkıldı.
Doğu Roma İmparatorluğu da 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yıkıldı.
Görüldüğü gibi Avrupa Medeniyeti’nin beşiği sayılan Roma İmparatorluğu’nun her ikisinin de yıkılmasında Türklerin dolaylı ya da doğrudan payı vardır.
Sofya, Niş, Bükreş, Eflak, Boğdan, Varna, Selanik, Atina, Belgrad, Budapeşte, Zigetvar’ı hatta Otranto’yu (İtalya’nın güneyinde bulunan şehir) üstüne üstlük Marsilya’yı, Kıbrıs’ı, Rodos’u, Girit’i al; iki kere Viyana kapılarını zorla. 1.Kosova, Niğbolu, Haçova, Mohaç, 2.Kosova savaşlarını yap.
Avrupa’nın bugün Türkler’i sevmemesi aslında çok da tuhaf bir durum değildir. İşin ilginç tarafı bugün hâlâ Türkler’i sevmeyen bir Avrupa’nın varlığınl sürdürmesi, tuhaf bir durumdur. Osmanlı Devleti fethettiği bir şehri, bir ülkeyi asla dejenare etmemiş, kendi dilini, dinini ve örf-adetlerini yaşamalarına izin vermiştir. İngilizler’in Avusturalya-Yeni Zelanda’da ve Hindistan’da ve diğer sömürgelerinde, Fransızların Cezayir’de yaptıkları katliamları, zulmü ve asimilasyon politikasını eğer Osmanlı Devleti yapmış olsaydı bugün bizden nefret edecek ne Avrupa kalırdı ne de Ortadoğu.
İşte onların kafalarının almadığı siyaset budur…
Araştırmalarınız belki doğru olabilir, gözlemleriniz değil. Avrupa’daki Türklerin Avrupalılar tarafından sevilmemelerinin siyasetle neredeyse hiç ama hiçbir alakası yok. Bu sadece trajikomik bir hikayeden, biz Türklerden kaynaklanıyor…
Bir de tarihin onlara verdiği bir kenara bırakalım, zira ne okullarda ne de başka yerde Türklerden, Osmanlı’dan ya hiç bahsedilmiyor, ya da üst sınıflarda ‘üzerinden geçerek’ sadece.
30-40 sene önce Avrupa’ya gelen biz Türkler, eğer bu kadar zaman içinde daha buranın dilini bile öğrenemezsek, olan çocuklarımız ne buranın dilini, ne Türkçe’yi adam gibi konuşabilirse, dahası çoğu ‘Avrupalaşmış Türk’ gibi Türklerin en önemli değerlerini kaybedip, buranın en önemsiz değerlerini alır da ortalıkta rüzgar gibi eserse, işte o zaman bizi sevmemek için zaten bahane arayan, Türkler’in nasıl bir millet olduğundan haberi olmayan Avrupalıların da da bizi sevmesi için hiçbir nedeni kalmaz.
Biraz gerçekçi düşünelim; 40 sene önce Avrupa’ya gelen Türkler orada iş bulamayıp buraya ağır iş yapmaya gelen, henüz İstanbul’u görmeden Berlin’i gören, sonra da dili de öğrenemeyip bunu çocuğuna da öğretemeyen, Türk değerlerini de çocuklarına gösteremeyen grup oldular. Dileriz ki bu en azından ileride değişir…
Güzel bir yazı ancak;
1543 değil 1453 yılı olması gerekir 😉
@ugurfidan isimli arkadaş için söylüyorum. ikazınız için teşekkürler, klavye hatası olmuş düzelttim.
@sevim isimli okuyucumuz için söylüyorun. görüşlerinize kısmen katılıyorum. fakat 30-40 sene Avrupa’ya giden Türkler’in çocuklarına gerekli eğitimi verememelerinden ötürü Avrupa’da yeterli eğitimi almamış bir insan gürühû olduğundan bahsetmişsiniz. Ne yazık ki bu durum doğru. Fakat Avrupa’da daha evvelinden Türkler zaten vardı. Hatırlayınız eski doğu bloku zamanından özellikle Doğu Avrupa’da bulunan kardeşlerimiz mecburen Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldılar. Bu insanlar oraların yerlileriydi. Çünkü o topraklar bize aitti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra insan kaynağı sıkıntısı yaşayan Almanya’ya işçi olarak giden kardeşlerimizden bahsediyorsanız, doğrudur katılıyorum. Sizin de belirttiğiniz gibi o insanlar mühendis, doktor, işletmeci değillerdi. İşçiyidler. Fakat Avrupa’lıların Türkler’den nefret etmesini (istisnalarımız var Bosna-Hersek’de severler bizi) 30-40 yıllık bir mâziye bağlamak hata olur.
Siyasetle hiçbir alâkası yok demişsiniz. Bence biraz havada kalmış. Viyana’ya gidin size ne güzel davranan insanlar Türk olduğunuzu öğrenince ne yapıyorlar. Bir Avusturya’lı turist bayanla konuşmuştum. “Bize Türkler’i barbar diye tanıtıyorlar halbuki hiç öyle değilmişsiniz” dedi. “Neden?” diye sorduğumda “iki kere Viyana’yı zapettiniz, bir sürü masum insanı öldürdünüz” dedi. Gereken cevabı kendisine medeni bir şekilde verdim. Teşekkür etti ve ayrıldı. Sizce de siyasetle ufak da olsa alâkası yok mu?
Avrupa’da verilen tarih eğitiminin eksikliğinden bahsetmişsiniz. Tamamen katılıyorum. “Herhalde Türkler buraları komple fethettiler.” menşeinden hareket eden bir tarih anlayışını pek gururlarına yediremediler.
Son cümlenizdeki dileğiniz, bizim de büyük bir arzumuzdur. Umarız ki öyle olsun…