Sizin dert ağacınız var mı?
Hepimiz, her gün hayatın başka başka noktalarında, çeşitli sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Her defasında, önümüzde 2 seçenek oluyor: “Yükümüzü, başkalarının sırtına yüklemek” veya “kendi sıkıntımızı, kendimize saklamak”.
Herkes, karşısındakinden ikinci seçeneği uygulamasını beklese de, çoğunlukla birinciyi, yani yükümüzü başkalarının sırtına yüklemeyi tercih ettiğimiz aşikar.
Bu başkaları da, ne yazık ki çoğunlukla sevdiklerimiz, yakınlarımız oluyor.
Çünkü, yükümüzü sırtlanmayı ancak onlar kabullenebiliyor.
İyisi mi, bir dahaki sefere şu hikayeyi hatırlayalım ve tez elden kendimize bir dert ağacı bulalım.
Kimseyi, mutsuzluğumuzla mutsuz etmeye hakkımız yok çünkü.
***
Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı.
Arabasının patlayan lastiği onun işe bir saat geç gelmesine sebep olmuştu. Dahası elektrikli testeresi çalışmanın orta yerinde iflas etmişti. Zor bir gün geçirmişti anlayacağınız.
Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi çökkün oturuyordu.
Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için içeri davet etti.
Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu. Sonra bir şey söylemeden eve doğru yürümeye devam etti.
Kapı açıldığında; adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi.
Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde; ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve girerken gördüğümün ne olduğunu sordum.
“O, benim dert ağacım,” dedi, “Elimde olmadan işimde bazı problemlerle karşılaşıyorum. Ama şundan eminim ki, o problemler evime, eşime ve çocuklarıma ait değil.
Bunun için bu problemleri her akşam eve girerken o ağaca asıyorum. Sabahları işe giderken, tekrar onları oradan alıyorum.”
Bir an duraksadı, yanık yüzüne oturan gülümsemeyle devam etti:
“Ama komik olan ne biliyor musunuz?
Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım zamanki kadar çok olmadıklarını görüyorum…”
Tokat – Artova – Aktaş Sağlık Ocağı’nda çalışırken, bahçede bir mahlep ağacım vadı benim; benim dert ağacımdı…
Benim de bakıp bakıp iç geçirdiğim, ince ve boynu bükük dalları olan sevimli bir dert ağacım vardı. Baktıkça memleketi hatırlatırdı her nedense. Hatırlattıklarının güzelliğini onda görürdüm her seferinde.